1. FATİHA SURESİNDEN TÜRKÇE MEAL VE İLGİLİ AÇIKLAMALAR

   1.FATİHA (Bir şeyin girişi, başlangıcı); İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla,
    Allah’ın nitelikleri;   
1.İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla… 1
2.Her şeyi mükemmel yapmak Allah’a özgüdür2. O bütün varlıkların Rabbi3 (Sahibi)’dir.
3.İyiliği sonsuz, ikramı bol olandır.
4.Yapılan her şeyin karşılığını bulacağı günün4  tek yetki sahibidir.
5.(Allah’ım!) Kulluğu5 doğrudan sana yaparız. Yardımı da doğrudan senden isteriz6.
6.Bizi doğru yoluna7 kabul et; 7.Nimet verdiğin kimselerin8 yoluna; öfkeni hak etmemiş9 ve sapıtmamış10 olanların yoluna! (Âmin)11
    Açıklamalar 1:
    (1)Rahman ve Rahim; Allah’ın isimlerinden iki isimdir ve anlamları “İyiliği sonsuz (Rahman) ve ikramı bol (Rahim) demektir. Bu anlam, besmelenin de tam karşılığıdır. (2) Hamd; birini yaptığı şeyden dolayı övmektir. Şükür ise size karşı yapılan iyiliği övmektir. Şükür ile teşekkür aynıdır. Yaptığı her şeyi güzel (mükemmel) yapan sadece Allah’tır.   
    (3)Rab, Türkçe de “sahip” demektir. Rab kelimesi bu ayette “Allah” anlamında kullanılmıştır.
    (4)Din günü; hesap günü demektir. Dünyada yapılanların karşılığının ahrette alınacağı günün adıdır.
    (5)Kulluk etmek; Allah’a ibadet etmek ve O’na, ‘samimi niyetle, saygıyla, isteyerek ve kayıtsız şartsız boyun eğmektir.
     Kulluğu doğrudan Allah’a yapmak: 1. Kulluk en yüksek derecedir. İnsanın yaratılışının esas maksadı Allah’a kulluk etmektir. Yüce Allah şöyle buyuruyor: Cinleri ve insanları, kulluğu sadece bana yapsınlar diye yarattım” 51/56.  2. Allah’a kul olmak; O’na inanmak, güvenmek ve yine O’na saygıyla, isteyerek, kayıtsız ve şartsız boyun eğmektir. Yalnız Allah’a kulluk, O’nun kitabına sarılmakla olur.“Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl”43/43,  “Halbuki onlara, dine bir şey katmadan ve yanlış yola sapmadan Allah’a kulluk etmeleri, namazı düzgün ve sürekli kılmaları, zekâtı da vermeleri dışında bir emir verilmedi. Doğru din işte budur” 98/5.  3. Allah’a kul olmayan, paraya, şehvete, şana, şöhrete, mala-mülke, makama ya da başkalarına kul olur. Allah’a kul olmak, sadece O’na dua etmek ve ibadet etmek değildir. Allah’a kulluk, ‘çalışmaktır’, Allah’a kul olmak kendine, komşulara, millete ve bütün yaratılmışlara karşı olan görevleri de yapmaktır,  “bir işten yorulunca başka bir işe koşmaktır”(94/7). 4. De ki: “Yapın yapacağınızı! Yaptıklarınızı Allah, elçisi ve müminler görecektir. Gaybı (algılanamayanı) ve şehadeti (algılanabileni) bilenin huzuruna çıkarılacaksınız. O, size neler yaptığınızı bildirecektir” 9/105. Allah’a kul olmak O’nu her şeyden çok sevmektir.  Çünkü O bizi sevmiş, bizi en güzel biçimde yaratmış, bize sonsuz nimetler vermiştir. O da bizden sadece kendisine muhabbet etmemizi istemiştir. Allah’tan bir şey istemenin yolu; her adımda ve her nefeste Allah’ın kulu olduğumuz bilincinde olmak, bu bilinçle ona kulluk edip çalışmak, temiz ve helal şeyler kazanıp onlardan yemek ve sonra da O’ndan dilek dilemektir. Allah’a kulluk; ibadette Allah`ı tek olarak ilah kabullenip buna iman etmektir. Çünkü yüce Allah kullarını, kendisini tanımaları, kendisine kullukta bulunmaları ve kendisinden başkasının önünde eğilmemeleri için yaratmıştır. Tevhid inancı kula kul olmamak ve ne türden olursa olsun tüm tağuti sistem ve rejimleri reddetmektir. 5. Allah insanları ‘ister ibadet ederlerken, ister duada bulunurlarken olsun sadece O’na kendisine kulluk etsinler ve O’nu bir tek olarak tanısınlar, emir ve yasakları doğrultusunda hareket etsinler diye yaratmıştır.  6.  Kulları ilahlaştırmak çok ciddi bir sapmadır. Toplum ne zaman ki Kur’an’a sırtlarını dönmüşse, başka varlıkları evliya, ermiş, kurtarıcı gibi sıfatlarla yüceltmişler ve onları ilah edinmişlerdir. Kur’an:
     “Allah ile aranıza koyup çağrıda bulunduklarınız sizin gibi kullardır. Dedikleriniz içinize yatıyorsa onlara seslenin de size cevap versinler” (7/194) demektedir.
“Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kul olun ki kendinizi koruyasınız.
2/21”, “Biz Allah’ın boyasını koruyacağız. Kimin boyası Allah’ın boyasından güzel olabilir? Biz yalnız ona kul olan kimseleriz” 2/138.  7. Hz. Peygamberde sultanlığı değil, kulluğu seçmiştir. Bizde her adımda ve her nefeste Allah’ın kulu olduğumuzu bilmeliyiz, kulluk görevlerimizi yerine getirmeliyiz. Allah’a kul olmak, özgür olmaktır, dünya ve ahret mutluluğuna kavuşmaktır. Hz. Peygamber, yemek yiyen, bütün insanlar gibi biyolojik ihtiyaçları olan, 4 rekat olan namazı yanılarak beş rekât kıldıran ve hatırlatanlara, “Bende beşerim, sizin gibi hatırlar, sizin gibi unuturum” diyen ve Kur’an’da ayetlerde;

    “Deki. Ben elçi olan bir beşerden başka neyim ki?” 17/93.  “De ki “Ben de tıpkı sizin gibi insanım” 8/110. şeklinde vasıfları anlatılan bir insandır. Yaratılışın gayesi olan “kulluk” öyle şerefli bir mertebedir ki, onun yüceliği kelime-i şehâdette de görülmektedir: “Ben tanıklık ederim ki Muhammed Allah’ın kulu ve resulüdür” denmektedir. Yani, Muhammed Allah’ın elçisidir fakat O, aynı zamanda Allah’ın kuludur. İmanımızın tasdiki olan Kelime-i şehadeti okurken “abduhu ve resuluhu” diyoruz. Burada kul kelimesi ‘resul’den önceye konmuş ve kulluğun önemine dikkat çekilmiştir.
    (6) Allah’tan istemenin şartları: Her şeyin Allah’ın elinde olduğunu herkes bilir. Ama bazıları, kutsal bildikleri kişileri araya koyarak yardımı, onun aracılığı ile isterler. Bu, onları Allah’ın seviyesine çıkarmak olduğu için şirktir. Kendisine sinir uçlarından daha yakın olan Allah ile arasına aracı koyan herkes, dinden çıkar ve müşrik olur. Allah Teâlâ insanların iyilik ve takva (yanlışlardan sakınma) konusunda birbirleri ile yardımlaşmasını emretmiştir (5/2). Sadece Allah’tan istenecek olan yardım, ondan başkasının yapamayacağı yardımdır. Duaların kabulü, olağanüstü yardım, her şeyi görmesini, işitmesini, bilmesini istemek gibi. Başkalarının yapamayacağı bu yardımları bir başkasından beklemek şirk olur. Ayetin anlamı “ Senden bir şey isterken araya bir şeyi (kimseyi) sokmayız” demektir. Ne istediğini ve ona gerçekten ihtiyaçlı olduğunu belirtmek ve onu elde etmek için gerekeni yapmaktır. Dua, nimeti hayal ve arzu etmek değil, o nimete ulaşmanın doğru yoluna girmek ve o yolda sebat edip çalışmaktır. Kişinin mümin kul sayılması, onun ilâhî otoriteye kendi istek ve iradesiyle teslim olduğunu ikrar etmesine bağlıdır. İnsanın kulluğu, bu otoriteyi gönüllü olarak kabullenmiş olmasıyla bir anlam ve değer kazanır.
    (7).Sırat-ı müstakim, “doğru yolu bize göster” demektir. Bu yolda olmak, yalnızca Allah’a kulluk etmekle olur. Yalnızca Allah’a kulluk, onun kitabına sarılmakla mümkündür. Yola girmek insanın görevidir. Allah’ın hidayeti bir öğretmenin öğrenciyi sınıf geçirmesi gibidir. İyi bir öğretmen çalışan öğrencisini bir üst sınıfa geçirir. Allah Teala da gerekeni yapana hidayet eder.
    Doğru yolda olmak, yalnızca Allah’a kulluk etmekle olur. Doğru yol aklın yoludur, aklımızı kullanacağız. Doğru yol gönülde başlar. “Bizi doğru yoluna kabul et” diyerek dua ediyoruz. Allah bizi neyimizle doğru yoluna kabul edecek? Doğru yol tevhit inancıdır .“La ilahe illallah” demek doğru yolun bir nolu taşıdır. “Allah’ım beni tevhit inancı üzerinde tut.”
“Allah yola gelmiş olanların hidayetini artırır” (19/76), “Yolumuzda gayret gösterenleri, mutlaka yollarımıza sokarız”29/69
İşte bu, Allah’ın yoludur. O, tercihini doğru yapan kullarına bu yolu gösterir” 6/88
      (8). Allah’ın nimet verdiği kimseler; nebiler, doğru kişiler, bilginler ve iyilerdir. “Kim Allah’a ve Elçisine boyun eğerse onlar, Allah’ın mutluluk verdiği nebiler, doğru kişiler, bilginler ve iyilerle beraber olacaklardır. Onlar ne iyi arkadaştılar”! 4/69                                                    
     (9) Allah’ın öfkesini (gazabını) hak etmiş olanlar kimlerdir? Bir mümini kasten öldürmek, hakikate karşı direnmek, savaş meydanından kaçmak, dinden dönmek, taşkınlık yapmak, Allah hakkında haksız tartışmalara girmek, iffetsiz olduğu halde kendini temize çıkarmak için kocasına iftira atan kadınlar; münafık erkek ve münafık kadınlar ile müşrik erkek ve müşrik kadınlar.
    (10).Sapıtanlar; Allah’ın ayetlerini yalanlayanlar, inandıktan sonra kafir olanlar, Allah´ın yolundan engelleyenler; din konusunda haddi aşanlar; zanna tabi olanlar; dünya hayatını ahiret hayatına tercih edenler; Allah’a ortak koşanlar; fasıklar; Allah´tan başkasına dua edenler; Allah´ı bırakıp şeytanları veli edinenler; zalimler; Allah’a ve Resulüne isyan edenler; Allah´ın zikrine, kitabına karşı katı tutum sergileyenler; Allah´ın davetçilerinin çağrısını kabul etmeyenler; kıyameti inkar edenler; münafıklar; Allah´ın indirdiği kitapları gizleyenler; kafirler; müşrikler; dünya malı ve ziynetlerine aldanıp haktan uzaklaşanlar; nefsinin arzularına uyanlar; Allah´ın kitabından uzaklaşanlar; Allah´ın kitabından delil getirmeden Allah hakkında konuşanlara uyanlar; kötüleri dost edinenler; hakikati yalanlayanlar.
    (11)Amîn; duanın arkasından söylenen “Allah’ım kabul et!” anlamında bir söz. Kelime Kur’an’da geçmez. Nebimizin, namazda Fâtiha’nın ardından âmîn dediği rivayet edilmiştir. 
    Açıklamalar 2:
    Fatiha: “Bir şeyin girişi, başlangıcı” demektir. Mekke devrinde bir defada inmiştir. Kur’an’ın esaslarını 7 ayette barındıran en faziletli suresidir. Nitelik bakımından Kur’an’ın en büyük suresi, ön sözü, özeti ve Kur’an’ın açıklamasıdır. Allah ile kul arasında bir tür sözleşme ve antlaşma olarak da değerlendirilen Fâtiha, Allah-insan ilişkisinin mahiyetini ortaya koyar ve bunun hangi kurallara bağlı olarak sürdürüleceğini öğretir. Söz konusu ilişkinin, kulun tek taraflı gayretiyle değil mutlaka Allah’ın hidayet ve yardımıyla sağlanacağını vurgular, Allah’ın dininin temel ilkelerini en öz biçimde bildirir.
    Fâtiha, insana önce Allah’ı en belirgin nitelikleriyle tanıtmakta ve insanı sağlam bir imanla O’na yöneltmekte, yaratıcıya ve yaratılmışlara karşı sorumluluk duygusuyla hareket etmeyi dinin ve dindarlığın temeli olarak belirlemektedir. İnanan insana kesin bir düstur ve şaşmaz bir formül halinde hidayetle ibadetin önemini ve ebedî nimetin elde ediliş yöntemini bildirir.
    Sureyi okuyan mümin, Allah’a kul olduğunu ifade ve ikrar ettikten sonra, yaratıcısı ile arasında aracı bulunmadan doğrudan ona seslenir. Ebedî saadete ve nihayetsiz nimetlere ulaştıran doğruluk ve dürüstlük yolunda ilâhî lutfa nail olmuş iyilerin izini takip ederek ilerlerken gazaba uğramışların, şaşırmış ve sapmışların durumuna düşmemek için Allah’tan hidayet ve yardım ister.
    Kur’an’da bir konuyu zıddıyla anlatma tekniği vardır. Haram-helal; cennet- cehennem…. gibi. Fatiha’da da aynı özellik vardır.
    Fatiha’yı okuyan Allah’a karşı zikir, şükür ve hamd görevlerini ifa etmiş, dua ve niyazda bulunmuş olur. Övgü ve yüceltmeye layık tek Allah’ın varlığı, O’nun hakimiyeti, Kulluğun yalnız O’na yapılıp yardımın yalnız O’ndan isteneceği özlü şekilde ifade edilir. Surede Allah’tan nelerin isteneceği, ayrıca istemenin usul ve adabı da öğretilmektedir.                              
    Allah Resulü buyuruyor ki “Fatiha’yı okumayanın namazı olmaz”.      
    Fatiha’daki mükemmellik:
“Fatiha’da insanı hayrete düşürecek mükemmellik var: İlk 3 ayet Allah hakkında, son 3 ayet insan hakkında. Ortadaki ayetin ilk kısmı Allah’a vermek istediğimiz kulluğumuz, son kısmı Allah’tan istediğimiz yardımdır. 7 ayet Allah ile insan arasında mükemmel şekilde dengelenmiş. İlk 3 ayetin bağlandığı noktalar; övgü, şükür, Rab olması ve değer verip ilgilenmesi ki hemen cezalandırmayan ve bir hesap gününün olduğunun hatırlatılması. Bu ayetlerin bağlamı şu oluyor: Ben sana kul olmaya ve teslim olmaya hazırım. 1.Bölümün sonu “yalnız sana kul olurum” iken, 3.Bölümün girişi “yalnız senden yardım isterim” oluyor. Mükemmel bir denge”.                                          B. Bayraklı                                   

    Yavuz Sultan Selim’in son sözlerinden;   
    Yavuz Sultan Selim son anlarını yaşıyordu. “Allah ile olunacak zamandır sultanım” dendiğinde “Ya! Bizi şimdiye kadar kiminle bilirdiniz” demiştir. Şimdi soralım: Ya biz kiminleyiz? Sana gelmeye hazırım Ya Rabbi! diyebiliyor muyuz? Kur’an’ın muhatabı olan insan, Kur’an’la yetinmeli ve hayatını onunla yönetmelidir. Hayatımızı; şimdiye kadar bize telkin edilmiş dine göre değil, Kur’an’ın bildirdiği dine göre yönetelim. Allah  “Allah’ın ipine sarılın, ayrılmayın 3/103 buyurmuş. Allah’ın ipi Kur’an’dır, Kur’an’ı kendi dilimizde okuyup anlayalım ve ona göre yaşayalım.                                     
      ———————————————-———————————————————————————–