33. AHZAB SURESİNDEN TÜRKÇE MEALLER VE İLGİLİ AÇIKLAMALAR

    33.AHZAB SURESİ  73: İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla,
    Hz. Peygambere hitap: “Sana vahyedilene uy”;
    2. Sen Rabbinden sana vahyedilene uy. Allah, yaptığınız her şeyin iç yüzünden haberdardır. 3. Sen Allah’a güvenip dayan; vekil (dayanak) olarak Allah yeter.
    ——————————————————————————————————————————————-

    Zihar olayı;
    4. Allah hiçbir adamın içine iki kalp koymamıştır. Zihar1 yaptığınız eşlerinizi anneleriniz saymamıştır. Evlatlıklarınızı da kendi evladınız saymamıştır. Bunlar, dillerinize doladığınız (geçersiz) sözlerdir. Allah gerçeği söyler. O, doğru yolu gösterir.
    Açıklamalar 1;
    (1). Zihar: “Eşim bana anamın sırtı gibidir” deyip yatakları ayırarak karı koca ilişkisine son vermektir. Bunu yapan kişi, ya gereğini yaparak (58/1-4) dört ay içinde eşine döner ya da onu boşar (Geniş açıklama:2/226-227 dip notu).

     ———————————————————————————————————————————————
    Akrabalar birbirlerine, müminlerden daha yakındırlar;
    6. Bu Nebi, müminler için kendi canlarından önce gelir. Nebinin eşleri de onların anneleridir1. Allah’ın Kitabında, kan bağı ile akraba olanlardan biri diğerine (miras konusunda), müminlerden ve muhacirlerden2 önce gelir. Yakın dostlarınıza bir iyilik yapmanız bunun dışındadır. Bu da zaten bu kitapta yazılıdır3.
    Açıklamalar 1;
    (1). Nebinin eşleri sadece evlenme yasağı açısından müminlerin anneleri gibidir.

    (2). Buradaki muhacirler, Mekke’nin fethinden önce Medine’ye göç eden Müslümanlardır.
    (3). Mezhepler, din ve ülke farkının miras engeli olduğunu söylerler. Kur’an’a göre miras, sadece akrabalar arasında pay edilir. Soy hısımlarının miras payları  ayetlerde hükme bağlanmış, miras paylaşılırken hazır bulunan yakınlar, yetimler ve çaresizlere de bir şeyler verilmesi emredilmiştir (2/180).
Muhacir:
 Din ve yaşam konularında baskıya uğradığı için yaşadığı yeri terk etmek,  göç etmek zorunda kalan topluluk
.

     ——————————————————————————————————————————————–
    Allah’ın, nebilerden söz alması;
    7.Unutma ki nebilerden söz aldık (39/65-66). Senden de; Nuh, İbrahim, Musa ve Meryem oğlu İsa’dan da… Evet, her birinden sağlam söz aldık. 8. Allah bunu, doğru söyleyenlerin (5/119) samimiyetlerini sorgulamak için yaptı. Kâfirlere de acıklı bir azap hazırladı. 8. Bunu, sözlerini tutanların dürüstlüklerini (sadıkların sadakalarını) sorgulamak için yaptık. Kâfirlere de acıklı bir azap hazırladık.

    ——————————————————————————————————————————————–
    Hendek savaşında münafıkların davranışları;
    9. Ey inanıp güvenenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın! Hani üzerinize ordular gelmişti1. Biz de onların üzerine rüzgar ve göremediğiniz ordular göndermiştik. Allah, ne yaptığınızı daima görür.

    10. Onlar üstünüzden ve alt tarafınızdan gelmişlerdi. Gözler yuvalarından fırlamış, yürekler ağızlara gelmişti. Allah hakkında türlü türlü zanlarda bulunuyordunuz. 11. Müminler orada, şiddetli bir sarsıntıya uğratılarak yıpratıcı bir imtihandan geçirilmişlerdi.
    12. O gün münafıklar (iki yüzlüler) ile kalplerinde hastalık olanlar2 (kafirler) şöyle diyorlardı: (Meğer) “Allah ve resulü sadece bizi aldatmak için vaatte bulunmuş!” 13. Onların bir grubu şunu da demişti: “Ey Yesrip (Medine)’liler! Artık burada durmanızın bir anlamı yok, derhal geri dönün!” Bir kesimi de “Evlerimiz savunmasız!” diyerek Nebi’den izin istiyordu (9/45). Oysa evleri savunmasız değildi, sadece kaçmak istiyorlardı. 14. Bulundukları yerin çevresinden yanlarına kadar (gizlice) girilse ve fitne çıkarmaları istenseydi fazla gecikmez kesinlikle çıkarırlardı (4/91, 9/47-49).
    15. Halbuki daha önce sırtlarını dönüp kaçmayacaklarına dair Allah’a kesin söz vermişlerdi3. Allah’a verilen söz sorumluluk doğurur (17/34). 16. De ki: “Ölmekten veya öldürülmekten kaçtıysanız bilin ki o kaçışın size bir faydası olmaz (3/154, 62/8). Kaçsanız bile nimetlerden az bir süre yararlandırılırsınız.” 17. De ki: “Allah sizin başınıza bir kötülük getirmek istese veya size bir ikramda bulunmak istese Allah’ın size bunları yapmasını kim engelleyebilir (10/07)? Onlar, Allah ile aralarına girecek ne bir veli (yakın) bulabilirler ne de bir yardımcı.”
    18. Allah, içinizden ağır davranan ve kardeşlerine de “Bizim yanımıza gelin!” diyenleri çok iyi biliyor. Bunlar çatışmaya pek az katılırlar. 19. (Bizim yanımıza gelin demeleri) Size düşkün olduklarını göstermek içindir. Korku gelip çattığında üzerine ölüm baygınlığı çökmüş biri gibi gözleri bir tarafa kaymış olarak sana baktıklarını görürsün. Korku geçince de mala olan düşkünlüklerinden dolayı sivri dilleriyle sizi incitirler. İşte onlar, inanıp güvenmiş kimseler değillerdir4. Bu yüzden Allah onların amellerini yok saymıştır (3/166-168). 20. Düşman birliklerinin çekilmediğini sanıyorlardı. O birlikler geri gelecek olsa bunlar çölde, taşralı Araplar arasında olmak ve haberlerinizi oradan sorup öğrenmek isterler. Zaten içinizde olsalar bile savaşa pek az girerler
    Açıklamalar 1;
    (1).
Hicretin 5. yılı Şevval ayında yapılan Ahzab Gazvesi (Hendek savaşı) anlatılmaktadır. Sûre adını buradan alır.

    (2). Bunlar, Hendek Savaşına Müslümanlarla birlikte katılan Beni Kureyza Yahudileridir. Hz. Muhammed’in  nebiliğini bile bile inkar ettiklerinden
kalplerinde bir hastalık oluşmuştur. Münafıklar da kafirdir ama onların kalplerinde, kafirlik hastalığı yanında yalancılık hastalığı da oluşur (2/6-10).
    (3) Müslümanlar ve Medine’de yaşayan farklı dinî ve etnik gruplar; Medine vesikası adı verilen siyasi ve hukuki bir belge üzerinde ittifak etmiş, Nebimizin başkanlığı altında birlikte yaşama ve şehre bir saldırı olması halinde orayı birlikte savunma konusunda anlaşmışlardı.
    (4). “Ağır davranan ve kardeşlerine bizim yanımıza gelin diyenler” (Ahzab 33/12.) ayette geçen münafıklardan ve kafirlerden farklı bir grup insandır. Bunlar başlangıçta Müslümandır, hatta böyle demeleri diğer Müslümanları çokça sahiplendiklerini göstermek içindir. Ancak ağır bir imtihanla karşılaştıklarında imtihanı kaybettikleri ve inançlarında samimi olmadıkları ortaya çıkmıştır. Bunlar ortada bir mal ya da menfaat söz konusu olduğunda da müminleri kötü sözleriyle üzerler.
    ——————————————————————————————————————————————–
    Hz. Peygamberin örnekliği;
    21. Sizin için yani Allah’tan ve ahiret gününden beklentisi olan ve Allah’ı (onun sözlerini) hep aklında tutanlar için1, Allah’ın resulünde güzel örnekler vardır (2/143, 22/78).

    Açıklamalar 1; 
    Zikir, bağlantılarıyla birlikte düşünülüp öğrenilen doğru bilgi, o bilgiyi kullanıma hazır tutmak, akla veya dile getirmektir. Doğru bilginin kaynağı Allah’ın ayetleridir. Bunlar, yaratılan âyetler ve indirilen âyetler olmak üzere iki türlüdür. Her birinden elde edilen doğru bilgi zikirdir (21/24, 6/80). İnsanı, sadece bu bilgi tatmin eder. Allah’ı zikretmek; onu, kitabını ve yarattığı ayetleri dikkate almak, akıldan çıkarmamak ve onların üzerine düşünmektir. İnsan bunlardan bildiği kadarıyla sorumludur (2/209).

     Bu ayet de onun her konuda bize örnek olduğunu bildirmektedir. Onu örnek alanlar, ayetleri nasıl uyguladığını ve Kur’an’dan nasıl hikmet çıkardığını anlamaya çalışanlardır. Bunlar da ancak Allah’tan ve ahiret gününden umudu olan, Allah’ı, Allah’ın kitabını anlayarak çokça okuyan kişiler olabilir.
    Açıklamalar 2;
    Hz. Peygamberin örnekliği: Allah’ın “Senin için tükenmek bilmeyen bir ödül var. Çünkü sen üstün bir dine bağlısın” Kalem 68/3-4. ayette buyurduğu, Hz. Ayşe’nin “O’nun ahlakı Kuran ahlakıdır” dediği Resulullah’ın söz ve davranışları, inananlar için bir modeldir. Müminler, O’nu örnek aldığı ölçüde dünya ve ahret saadetini elde edeceklerdir. Kulluğun en mükemmelini O yapmıştır. 23 yıllık peygamberlik süresi içinde fıtrata uygun olarak ortaya koyduğu hayat tarzı; bütün ümmetin dinî, siyasî, sosyal ve ahlaki hayatı için son derece önemli hükümler ve düsturlar ihtiva etmektedir.

    Kur’an; Resulullahın insanüstü değil insan olduğunu, insanlık için ve ümmeti için taşıdığı hayati önem ve örnekliği her vesile ile tekrar eder. O, bu süre içinde; peygamberdir, devlet başkanıdır, ordu komutanıdır, askerdir, tüccardır. Namaz kılan, oruç tutan, gece namazlarına kalkan, devamlı dua, tefekkür ve zikir halinde olan, derinlik sahibi bir insandır. Evlenen, alışveriş yapan, hastaları tedavi eden, çocuklarla şakalaşan, arkadaşlarıyla güreşen, eşiyle yolda yarışan tevazu dolu bir önderdir.
    İlgili ayetler: 33/39, 33/56 ve;
   “Sizi sıkıntıya sokan her şey, ona ağır gelir. O üstünüze titrer, müminlere karşı pek nazik ve merhametlidir. 9/128.
“Sana ek görev olarak gece namaza kalk. Belki Rabbin seni pek güzel bir makama, Makam-ı Mahmud’a yükseltir” 17/79
   
   
      ———————————————————————————————————————————————

    Hendek savaşı;
    22. Müminler düşman birliklerini görünce: “İşte bu, Allah’ın ve resulünün bize vaat ettiği şeydir (2/214); Allah ve Resulü doğru söylemiş” dediler. Bu onların, sadece imanını ve teslimiyetlerini artırdı.

    23. Müminlerden Allah’a verdikleri söze sadık kalan yiğitler vardır. Onların kimi canını vermiş, kimi de hazır beklemektedir. Bunlar sözlerini hiçbir şekilde değiştirmediler. 24. Bütün bunlar Allah’ın, sözlerine sadık kalanları sadakatleri sebebiyle ödüllendirmesi ve gerek görürse münafıklara azap etmesi veya tövbelerini kabul etmesi içindir. Allah, daima bağışlayan ve ikramı bol olandır.
    25. Allah, kafirlik edenleri (düşman kuvvetlerini) öfkeleriyle geri döndürdü. Hiçbir şey elde edemediler. Savaşta müminlere Allah yeter (4/45, 8/64). Allah güçlüdür, daima üstündür.                  
    26. Allah, ehlikitaptan düşmana arka çıkanları, korunaklı yerlerinden indirdi ve onların kalplerine korku saldı. Bir kısmını öldürüyor, (onlar üzerine hakimiyet kurduğunuzda da diğer kısmını esir alıyordunuz. 27. Onların yerini yurdunu, mallarını ve henüz ayak basmadığınız yerleri de size miras bıraktı. Allah her şeye bir ölçü koyar.
——————————————————————————————————————————————–
   Nebinin Hanımları;
    28. Ey Nebi! Eşlerine de ki: “Eğer dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız gelin size mal-mülk vereyim ve sizi kendimden güzelce ayırayım. 29. Ama eğer Allah’ı, elçisini ve ahiret yurdunu istiyorsanız bilin ki Allah, sizden iyi davrananlara büyük bir ödül hazırlamıştır.

    30. Nebi’nin hanımları! Sizden kim ispatlanabilir bir zina yaparsa1 zina cezası onun için ikiye katlanır2. Bu, Allah’a kolaydır. 31. Ama sizden kim Allah’a ve elçisine içtenlikle boyun eğer ve iyi iş yaparsa ona da ödülünü iki kat veririz. Onun için değerli bir rızık da hazırlarız.
    32. Nebi’nin hanımları! Siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakınıyorsanız tatlı bir eda ile konuşmayın! Yoksa kalbinde hastalık olan biri umuda kapılır. Siz, marufa uygun sözler söyleyin. 33. Evlerinizde de ağırbaşlı olun3. Önceki cahiliye döneminde yapıldığı gibi güzelliğinizi öne çıkarmayın! Namazı düzgün ve sürekli kılın, zekatı da verin. Allah’a ve elçisine gönülden boyun eğin. Ey Nebi’nin ailesi! Allah sizden sadece, pisliği uzaklaştırmak ve sizi tertemiz kılmak istiyor4.
    34. Evlerinizde, bağlantılarıyla birlikte okunan Allah’ın ayetlerini ve hikmetleri aklınızda tutun. Allah lütufkârdır ve her şeyin iç yüzünü bilir.
    Açıklamalar 1;
    (1).
  Kur’an’a göre her zina fuhuştur. Bir ayet şöyledir: “Zinaya yaklaşmayın! O, bir fuhuş ve çok kötü bir yoldur.” (17/32).

    (2). Mezhepler, zina eden evli kadın ve erkeğin recm yani taşlanarak öldürme cezasına çarptırılacağında ittifak etmişlerdir. Ölüm cezası ikiye katlanamayacağından bu ayet, recm cezasının olamayacağının açık delillerindendir. Nebi eşlerinden biri, bu suçu işlemiş olsaydı ona verilecek ceza, bu suçu işleyen diğer kadınlara verilen kırbaç cezasının iki katı yani 200 kırbaç olurdu.
   (3). Bu ayet, Nebimizin evlerine gelen misafirlere karşı, eşlerinin gösterecekleri tavırla ilgilidir. Evlerine gelen Müslümanların davranışları ile ilgili olarak (33/53)
   (4).Ehl-i beyt, “ev halkı” yani “aile” anlamındadır. Bu kavram üç ayette geçer. İkisi: Hz. İbrahim’in (11/73) ve Hz. Musa’nın ailesi anlamındadır (28/12). Bu ayette ise Hz. Muhammed’in ailesini ifade eder. Şiîler bu ayeti, bağlamından kopararak Hz. Muhammed’in eşlerinin onun Ehl-i beyt’inden olmadığını, Ehl-i beyt’in, sadece Ali ve Fatıma’dan olan torunları olduğunu iddia ederek onların masumluğuna bu ayeti delil getirirler. Ayette müennes /dişil siğanın kullanılmayıp müzekker /eril siganın kullanılmasını, kendilerine delil göstermişlerdir. Oysa bu kullanım, Arap dili açısından, Hz. Muhammed’in kendisinin, bir erkek olarak aileye dahil olmasından dolayıdır.
     ———————————————————————————————————————————————
    Müminlere hitap;
    35. Şüphesiz ki Allah; kendisine tam teslim olan erkekler ile kendisine tam teslim olan kadınlara, inanıp güvenen erkeklerle inanıp güvenen kadınlara, içtenlikle boyun eğen erkeklerle içtenlikle boyun eğen kadınlara, özü sözü bir olan erkeklerle özü sözü bir olan kadınlara, sabırlı (duruşunu bozmayan) erkeklerle sabırlı kadınlara, ona derin saygı duyan erkeklerle ona derin saygı duyan kadınlara, zekat (sadaka) veren erkeklerle zekat (sadaka) veren kadınlara, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlara, edep yerlerini ve çevresini koruyan erkeklerle edep yerlerini ve çevresini koruyan kadınlara, Allah’ı (onun sözlerini) çokça hatırlayan erkeklerle çokça hatırlayan kadınlara mağfiret1  (bağışlanma) ve büyük bir ödül hazırlamıştır.

    36. Allah ve resulü bir işe karar verdiği zaman artık mümin bir erkeğin ve mümin bir kadının, o konuda tercih hakkı yoktur. Kim, Allah’a ve resulüne baş kaldırırsa açık bir şekilde sapmış olur.
    (1). İstiğfar, “söz ve davranışla mağfiret talep etmek”tir. Mağfiret ise, Allah’ın, kulunu azaptan korumasıdır.

    ———————————————————————————————————————————————-
    Zeyd’in boşadığı kadınla Hz. Peygamberin evlenmesi; 
    37. (Ey Muhammed!) Hani bir gün Allah’ın nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye: “Eşini nikahında tut, Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakın!” diyordun. Aslında insanlardan çekinerek Allah’ın açığa çıkaracağı şeyi içinde gizliyordun1. Oysa doğru olan, Allah’tan çekinmendir2. Zeyd boşanıp eşiyle ilişiğini kesince seni onunla biz evlendirdik ki müminlerin evlatlıkları, eşleriyle boşanıp ilişkilerini kesince onlarla evlenmeleri konusunda kendilerine bir sıkıntı olmasın. Allah’ın buyruğu yerine gelmiştir.

    38. Allah’ın, nebisi için farz kıldıklarında ona sıkıntı verecek bir şey yoktur3. Bu Allah’ın, öncekilere de uyguladığı sünneti (yasası)’dır. Allah’ın işi ölçülü biçilidir. 39. Onlar; Allah’ın mesajlarını tebliğ eden, Allah’tan çekinen, başka kimseden çekinmeyen kimselerdir. Hesap görücü olarak Allah yeter.
    40. Muhammed, erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir, ama Allah’ın elçisi ve nebilerin mührü4 (en sonuncusu)’dur. Allah her şeyi hakkıyla bilir.
     Açıklamalar 1;
    (1). Zeyd, eşini boşar da Allah. evlatlıkların boşadığı eşler konusunda örnek yapmak için beni Zeynep ile evlendirirse halkın içine nasıl çıkarım diye korkuyordun.

    (2). Çünkü “Allah’ın mesajlarını tebliğ edenler, Allah’tan korkar, başka kimseden korkmazlar.” (33/39).
    (3). Allah’ın Nebisi için farz kıldığı şey, Müslümanlara güzel bir örnek olmaktır.

    (4). Hz. Muhammed, resullerin değil, nebîlerin sonuncusu (mührü)’dür. Mühür ifadesi, Tevrat ve İncil’de nebiliğin mühürleneceği bilgisi şeklinde geçer. Nebî, kendine kitap ve hikmet verilen kişidir (3/81). Artık yeni bir nebî gelmeyecek ve yeni bir kitap inmeyecektir. Resul, elçi demektir. Herhangi bir ilave veya çıkarma yapmadan, Allah’ın âyetlerini, muhatabın anladığı dille tebliğ eden herkes elçilik görevi yapmış olur. Bu görev kıyamete kadar devam edecektir. Nebîler, kendilerine inen kitabı tebliğ ile görevlidir. O nedenle her nebî resuldür ama her resul nebî değildir.
    ——————————————————————————————————————————————-
    Allah’ı aklınızdan çıkarmayın;
    41. Ey inanıp güvenenler! Allah’ı çokça zikredin (onun sözlerini) hep aklınızda tutun!. 42. Kuşluk ile öğle vaktinde ve ikindide ona ibadet edin1. 43. Allah ve melekleri size sürekli destek verir. Allah bunu, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için yapar. O, inanıp güvenenlere daima ikramda bulunur. 44. Ona kavuştukları gün inanıp güvenenlerin iyilik dilekleri, “Selam!” sözü olur. Allah onlar için pek değerli bir ödül hazırlamıştır.
     Açıklamalar 1;
    (1). Tespih emri kuşluk, öğle ve ikindide kılınan nafile namazlara işaret eder. (7/205, 20/130, 48/9, 76/25).   ;

      —————————————————————————————————————————————–
     Allah resulünün görevleri ve vasıfları;
    45. Ey Nebi! Biz seni şahit, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. 46. Verdiği izinle Allah’a davet eden bir kişi ve aydınlatan bir ışık kaynağı olarak da (gönderdik).
    47. Sen müminlere şu müjdeyi ver: Allah’ın onlara büyük bir lütfu olacaktır! 48. Kafirlere ve münafıklara boyun eğme, üzücü sözlerine de aldırma. Sen Allah’a tevekkül et (güvenip dayan). Vekil (dayanak) olarak Allah yeter.
    ——————————————————————————————————————————————-

     Kadınlarda boşanma ve iddet;
    49. Ey inanıp güvenenler! Mümin kadınları nikâhlar da onları kendilerine dokunmadan boşarsanız, sizin onlar için saymanız gereken bir iddet yoktur1. Bu durumda onları (marufa uygun olarak) yararlandırın ve güzelce kendinizden ayırın.
    Açıklamalar 1;
    (1). Talak 65/1. ayete göre, iddeti bekleyecek olan kadın, onu sayacak olan erkektir. Bu ayette, gerdeğe girilmemişse, beklenecek ve sayılacak bir iddetin olmadığı anlatılmaktadır. (2/228, 65/4).                                                    
    ——————————————————————————————————————————————–
    Hz. Peygambere evlenmesi helal kılınan veya yasaklanan kadınlar;
    50. Ey Nebi! Mehirlerini verdiğin eşlerini1; Allah’ın sana fey olarak verdiğinden hâkimiyetin altında olanı2; seninle beraber hicret etmiş olmaları şartıyla amca kızlarını, halalarının kızlarını, dayı kızlarını, teyzelerinin kızlarını ve bir de -nikâhlamak istersen- kendini sana hibe eden kadını, -diğer müminlere değil- sadece sana has olmak üzere helal kıldık. Müminlerin eşleri ve hakimiyetleri altındaki esirlerle ilgili hangi hükümleri koyduğumuzu elbette biliyoruz. Bütün bunlar sana bir sıkıntı olmasın diyedir. Çünkü Allah daima bağışlayan ve ikramı bol olandır.

    51. Eşlerinden istediğini kendinden uzak tutabilir, istediğini yanına alabilirsin. Ayrı tuttuklarından hangisini yanına almak istersen bunun sana bir günahı olmaz. Bu, onların mutlu olmaları, üzülmemeleri ve senin kendilerine verdiğine hepsinin razı olması için daha uygundur. Allah kalplerinizde olanı bilir. Allah her şeyi bilen ve pek yumuşak davranandır.
    52. Bundan sonra, güzellikleri çok hoşuna gitse bile3 (onların üzerine) başka kadınlarla evlenmen de eşlerini bırakıp yerlerine başkalarıyla evlenmen de helal olmaz, hâkimiyetin altında olan esir kadınla (evlenmen) başka. Allah her şeyi görüp gözetendir.
     Açıklamalar 1;
    (1) Ayete göre
Nebimiz, eşlerinin mehirini evlenmeden önce vermek zorundadır. Halbuki diğer müminler karşılıklı anlaşmaya bağlı olarak daha sonra da verebilir (2/236-237).

    (2). Hür olsun, esir olsun hiçbir kadınla nikâhsız ilişki kurmak helal değildir. Hür bir kadınla evlenmeye gücü yeten müminlerin savaş veya fey yoluyla hakimiyet altına alınan kadınlarla evlenmesi haramdır (4/25). Bir kadın ister savaş ister fey yoluyla hakimiyet altına alınmış olsun, kendi rızası ile nikâhlanmadığı sürece onunla ilişki haramdır (4/3,25, 24/32-33). Bu yüzden Nebimizin de Mariye ile ancak nikah yoluyla birliktelik kurduğu anlaşılmaktadır.
    (3). Bir kadının güzelliği, yüzü görülmeden anlaşılamaz. Ayet, kadınların yüzlerinin açık bulunabileceğinin delillerindendir.
     ———————————————————————————————————————————————
     Hz. Peygamber ve ailesine karşı müminlerin davranışlarının kısıtlanması;
    53. Ey inanıp güvenenler! Yemek için izin verilmedikçe Nebinin evlerine girmeyin, (izin verildiğinde de) erken gidip beklemeyin. Ama içeri çağrıldığınızda girin. Yemeği yiyince sohbete dalmadan hemen dağılın. Bunlar nebiye sıkıntı veriyor fakat o sizden çekiniyor, halbuki Allah hakkı söylemekten çekinmez. Nebinin eşlerinden bir şey istediğinizde perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için daha nezih olur. Allah’ın elçisini incitmeye1 de ondan sonra eşlerini nikâhlamaya da asla hakkınız yoktur. Bunları yapmanız, Allah katında ağır bir kusur olur.

    54. Bir şeyi ister açığa vurun, ister gizleyin, şurası kesin ki Allah her şeyi bilir.
    Açıklamalar 1;
    (1). Nebiyi incitme ile resulü incitme arasında önemli bir fark vardır. Kur’an’da nebi ve resul kavramları birbirleriyle irtibatlı ama farklı anlamlarda kullanılır. Nebi, kendisine vahiy indirildiği için değeri yükseltilmiş kişidir. Nebilik ünvandır ve beşerî özellikleri de kapsar. Resul ise kendisine indirilen vahyi tebliğ etme görevini ve tebliğ edilen şeyi ifade eder. Nebi olan kişi nebilik ünvanını, hayatının her anında taşır ama resullük sadece tebliğ faaliyetini sürdürdüğü anlar için söz konusudur.

    Bu sebeple, Kur’an’da nebiye mutlak itaatten bahsedilmezken (60/12) resule mutlak surette itaat istenir ve bunun Allah’a itaat anlamına geldiği bildirilir (4/80). Bu ayette de görüldüğü gibi nebiyi incitenler kınanır yahut en fazla uyarılırken resulü incitenler acıklı bir azapla tehdit edilir. Çünkü nebiyi incitme insanî ilişkilerle ilgili bir eksikliğin tezahürü iken resulü incitme onun tebliğ ettiği şeyi, dolayısıyla Allah’ı hedef alan bir karşı koyuş anlamına gelir.
    Bu sebeple Hz. Muhammed’in etrafındaki insanlar, onunla konuşur yahut tartışırken onun hangi sıfatla konuştuğuna dikkat etmeleri konusunda uyarılmışlardır (49/2). Zira nebiyle polemiğe girmek en fazla nezaketsizlik olarak değerlendirilebilecek iken resul vasfıyla tebliğ ettiği şeye karşı çıkmak, kişiyi Allah’ın yolundan çıkaracaktır (33/57).
     ———————————————————————————————————————————————
     Hz. Peygambere yardım (destek olunması):
    56. Allah ve melekleri bu Nebiye sürekli destek olurlar1. Ey inanıp güvenmiş kimseler! Siz de ona sürekli destek olun ve hükmüne teslim olun.
    Açıklamalar 1;
    (1). Salât kelimesinin kök anlamı, bir şeyi bırakmamak ve sürekli arkasında olmaktır. Bu ayet Allah’ın, sürekli Nebimizin arkasında olduğunu ve melekleriyle onu desteklediğini gösterir (8/62, 9/40). Her Müslümanın hiç aksatmadan yapması gereken tek ibadet namaz olduğu için ona da salat denmiştir. Burada Müslümanlara verilen emir, sürekli onun arkasında olmaları ve samimi davranmalarıdır (7/157).

     Açıklamalar 2;  
     Hz. Peygambere destek olmak: Ayette Allah, peygamberimize yardım etmemizi istiyor. Peygamberimizin adı anılınca bizde Allah’a “Allah’ım, peygamberimize sen yardım et” demeye getiriyoruz ve sözü Allah’a havale ediyoruz. Allah burada sözden değil, eylemden, fedakarlık yapmaktan söz ediyor. Biz ise, selatü selamı salat’a, salatı da eylemden söyleme indirgedik. Sallat sözü müminler için, kelimelerle geçiştirilen söz değil, peygamberimiz için fedakarlık yapmak, getirdiği değerlere tam bir teslimiyet göstermektir.                                                     M. Okuyan
    Nebimizin görevi, Kur’an’ı tebliğ etmek ve hikmeti öğretmektir (2/151, 3/164). Bir âyet şöyledir:
    “Ey Elçi! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Bunu yapmazsan, elçilik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah, seni insanlardan koruyacaktır. Allah, ayetleri görmezlikte direnen topluluğu yola getirmez” (5/67).
    Ayet diyor ki? Ey iman edenler! Peygamberin tutuşturduğu iyilik, güzellik, doğruluk, hak ve adalet ateşinin sönmemesi için onu destekleyin. Destekleyin ki daha bir gür yansın. Bunun için getirdiği dini yaşayın ve yaşatın. Kendi çağınıza ve mekanınıza taşıyın ki onu desteklemiş olasınız. Aksi halde ocak söner. Allah ve melekleri sönmemesini istiyor, onu destekliyor; siz de öyle yapın.                                                                
    Peygamberimizin arkadaşları (sahabeler) onu, ismi anıldığında salavât çekerek mi desteklemişlerdir? Yoksa onu mallarıyla ve canlarıyla mı destekleyerek, onun yanında yer alarak, getirdiklerini uygulayarak, savaş meydanlarında omuz omuza savaşarak, vuruşarak mı? Onlar sırtlarını peygambere, peygamber de sırtını onlara dayamıştır. Aralarında sarsılmaz bir güven, dostluk ve kardeşlik oluşmuştur. Yalanı, dolanı, haksızlığı, yolsuzluğu, yoksulluğu, açlığı, baskıyı, zorbalığı velhasıl bütün bir zulmü ortadan kaldırmak için meydana atılmak, gerçek ve adalet uğruna savaşmak, vuruşmak için.
    Arapça’da salavat, salat sözcüğünün çoğuludur. “Salavât getirmek” dini bir vecibe değil, Müslümanların ürettiği bir kültürdür. Hz. Peygambere olan saygı için ismi geçtiğinde bir defa salavât getirmek, yazıyla bir defa (s.a.v) yazmak yani rahmet temenni etmek İslami bir gelenek olarak yeterlidir. O’nun arkadaşı olmak isteyen kendi çevresinde arkadaşlık destanları yazsın ve  “yaşayan sahabe” olsun.  O’na salavat getirmek bu ayete dayanır.
İslam alimlerinin görüşüne göre, O’nun adının anıldığı mecliste “sadece bir kere salat ve selam getirmek” en uygun olanıdır.   Duaya, Allah’a hamd-ü sena ve Peygamberimize salât-ü selamla başlamak, bir tavsiyedir.                                 
    Allah Resulü; kimseyi önünde eğdirmemiş, elini öptürmemiş ve içeri girince kimsenin ayağa kalkmasına izin vermemiştir. İnsanlara, peşinden değil yanında yürümelerini söylemiş ve ‘Ben de sizin gibi bir insanım diye onlara uyarıda bulunmuştur.

    Davalarını halletmek için huzuruna gelenleri, insan olduğunu hatırlatarak, kendisini yanıltmamaları konusunda uyarmıştır.
    Buna rağmen Hz. Peygamber için yaşamı ve faaliyetleri ile ilgili tamamen gerçek dışı binlerce rivayet uydurulmuştur. O’nun; kâinatın yaratılış sebebi olarak takdim edilmesi, Hz. Adem’den bile daha önce yaratılmış olduğu iddiası, doğumuyla ilgili harikuladelikler ve kendisine salavat getirilmesine dair anlatılan abartılı rivayetler, İsra gecesi peygamberlere namaz kıldırması, hırkasını Veysel Karani’ye vasiyyeti…vefatından bir-iki asır sonra ortaya çıkarılmaya başlayan uydurma rivayetlerdir.
Kim bana şu kadar salavât getirirse bu kadar günahı affolur”, “Günde şu kadar salavat okuyan, Cennetteki yerini görmeden ölmez”  gibi rivayetler tamamen uydurmadır.  Allah Resulü buyuruyor  ki; 

     “Hıristiyanların Meryem oğlu İsa’ya yaptıkları gibi, beni aşırı şekilde övmeyin! Ben ancak Allah’ın kuluyum. Bana ‘Allah’ın kulu ve Rasûlü’ deyin! Ben kulun yediği gibi yer, kulun oturduğu gibi otururum, çünkü ben ancak bir kulum”.
     “Ben, Abdullah’ın oğlu, Al­lah’ın kulu ve Rasulü’yüm. Sizin beni bulunduğum derecenin üzerine çıkarmanızı sevmem.”            
      ——————————————————————————————————————————————–
    Allah’ı ve elçisini incitenlerin dışlanması;
    57. Allah’ı ve elçisini incitenleri, Allah dünyada da ahirette de lanetler (dışlar); onlara alçaltıcı bir azap hazırlar. 58. Mümin erkeklerle mümin kadınları yapmadıkları bir şeyden ötürü incitenler, iftira suçunu ve apaçık bir günahı yüklenmiş olurlar.
     ———————————————————————————————————————————————

    Kadınlarda örtünme;
    Ey Nebi! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle de cilbablarını (büyük başörtülerini) sıkıca örtsünler. Bu, onların tanınmaları, dolayısıyla incitilmemeleri açısından daha uygundur. Allah daima bağışlayan ve ikramı bol olandır.

    Açıklamalar 1;
    *Cilbab, başörtüden büyük örtüdür. Kadın onunla başını ve göğüs bölgesini örter. Kelime dış giysi anlamında da kullanılır ama ayette geçen “daha uygun” ifadesi başörtü (hımar) ile büyük başörtüyü (cilbabı) karşılaştırdığı için burada dış giysi anlamında değildir. Bu ayete göre cilbabın kullanılması, 24/31 ayetindeki yakaları örten başörtüsünün kullanılmasından daha uygundur.

     ——————————————————————————————————————————————–
    Medine’de tedirginliğe yol açanların akıbetleri;
    Münafıklar, kalplerinde hastalık olanlar (kafirler) ve Medine’de panik yaratacak yalan haberler yayanlar1 yaptıklarından vazgeçmezlerse kesinlikle seni onlara musallat ederiz de çevrende fazla kalamazlar.

    Açıklamalar 1;
    (1). Allah’ın ayetlerini anlayıp kavradıktan sonra üstünü örtmek kafirlik hastalığıdır. Münafıklar da kafirdir ama onlar müminlere karşı yalan söyleyerek kafirlikliklerini gizledikleri için hastalıkları ikiye katlanır (2/10). Medine’de kötü haber yaymak ise bazı münafıkların ve kafirlerin birlikte yaptıkları eylemdir.

      ———————————————————————————————————————————————
    Kıyametin saati;
    63. İnsanlar sana o saati (mezardan kalkış saatini) soruyorlar. De ki: “Onun bilgisi sadece Allah katındadır.” Sen nereden bileceksin; belki de o saat yakındır.
     ——————————————————————————————————————————————-

    Allah’a ve elçisine boyun eğmeyenlere verilecek cezalar;                                    
    64. Şüphesiz ki Allah, kâfirleri (ayetleri görmezlikte direnenleri) lanetlemiş (dışlamış) ve onlar için alevli bir ateş hazırlamıştır. 65. Orada ölümsüz olarak sonsuza dek kalacaklar, kendilerine bir veli (yakın) ve yardım edecek birini de bulamayacaklardır. 66. Yüzlerinin ateşte evrilip çevrildiği gün şöyle diyeceklerdir: “Ah keşke biz Allah’a gönülden boyun eğseydik, keşke elçiye (elçinin getirdiklerine) gönülden boyun eğseydik!” 67. Şunu da diyeceklerdir: “Rabbimiz! Biz önderlerimize ve büyüklerimize gönülden boyun eğdik, onlar da bizi yoldan saptırdılar.
68. Rabbimiz! Onlara bu azabın iki katını ver; onları tamamen dışla!”.

     ——————————————————————————————————————————————–
    Allah’a ve Elçisine boyun eğen kurtulmuş olur;
    70. Ey inanıp güvenenler! Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakının, dosdoğru sözler söyleyin. 71. Böyle yapın ki Allah, işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve elçisine (elçinin getirdiklerine) gönülden boyun eğerse büyük bir başarı elde etmiş olur.
    ———————————————————————————————————————————————-

    Emaneti insanın yüklenmesi;
    72. Biz emaneti1 göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar yüklenmekten kaçındılar, ondan korkup titrediler. Onu insan yüklendi, o da sürekli yanlış yapan ve cahillik edip duran bir hale dönüştü.

    Açıklamalar 1;
    (1). E
manet, Allah’ın emir ve yasakları karşısında özgür iradeyle seçim yapma, böylece imtihana tabi olma yükümlülüğüdür.      Gök, yer ve dağların bu imtihana tabi olacak güçte olmadıkları (59/21) anlaşılmaktadır. Onlar, kendilerine sunulan emanetten korkmuşlar, onun yerine Allah’ın onlara yüklediği görevi yerine getirme konusunda gönülden boyun eğmişlerdir (41/11).
    “Biz bu Kur’ân’ı bir dağa indirseydik Allah korkusundan başını eğerek parça parça olduğunu görürdün…” (59/21)

     ———————————————————————————————————————————————