10. YUNUS SURESİNDEN TÜRKÇE MEALLER VE İLGİLİ AÇIKLAMALAR

    10.YUNUS SURESİ (109):İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla;
    İnsanların uyarılması;
    1. Elif-Lâm-Râ!1 Bunlar, bütün hüküm ve bilgileri doğru olan Kitab’ın ayetleridir (11/1, 31/2, 36/2).

    2. İçlerinden bir kişiye: “İnsanları uyar, inananlara da Rableri katında doğruluklarına karşılık bir mertebenin (54/54-55) olduğu müjdesini ver!” diye vahyetmemiz insanlara tuhaf mı geldi? Kafirler, “Bu, tam bir büyücüdür!” dediler.
    Açıklamalar 1;
    (1) Bu harflere huruf-u mukattaa (birbiri ile bağlantısı kesilmiş harfler denir. Bunların Nebîmize sorulmamış olması, bilinen bir anlamının olduğunu gösterir.  Bu harflerin, dikkatleri toplama görevi yaptığı anlaşılıyor. 
     —————————————————————————————————————————————–
    Allah’ın nitelikleri ve şefaat;
    3. Sizin Rabbiniz; gökleri ve yeri altı günde (7/54) yaratan, sonra arşa (yönetimin başına) geçen ve işleri düzenleyen Allah’tır. Şefaat edecek olan, ancak onun izninden sonra edebilir. Rabbiniz olan Allah işte budur. Siz ona kulluk edin (6/102). Bilginizi hiç kullanmaz mısınız? 4. Hepinizin dönüp geleceğiniz yer onun huzurudur (11/4). Bu, Allah’ın gerçek olan vadidir. O başlangıçta yaratmayı yapar. Sonra onu tekrarlar ki inanıp güvenen ve iyi işler yapanlara çalışmalarının karşılığını hakka uygun şekilde versin. Kâfirlik edenlere ise kâfirlik etmelerine karşılık kaynar sudan bir içecek ve acıklı bir azap vardır.     5. Güneşi ziyâ (Işık kaynağı), Ay’ı nûr1 yapan odur. Yılların sayısını ve hesabı bilesiniz diye onu menzil menzil (evre evre)2 ölçülendirmiştir. Allah bütün bunları, gerçek varlıklar olarak yaratmıştır. Ayetlerini, bilen bir topluluk için ayrıntılı olarak açıklamaktadır (13/2). 6. Gece ile gündüzün art arda yer değiştirmesinde, Allah’ın göklerde ve yerde yarattığı her şeyde yanlışlardan sakınan bir topluluk için göstergeler (ayetler) vardır.

    Açıklamalar 1;
    (1)  Işık kaynağının sebep olduğu aydınlık.

    (2)  Furkan 25/61, ayın gözlenen ışığıyla anladığımız evreleri olduğunu ve bu sayede  yılların sayısının ve hesabın bilineceğini ifade eder. Kamerî ay, güneşin batmasının ardından batan hilal ile başlar. Ayın her gün şekil değiştirmesi onu gökyüzündeki takvim gibi yapar. Öyleyse ayetlerdeki iniş yerleri, ışığın aya iniş yerleri olur (36/39). Yoksa ay, her zaman aynı aydır. Onu bize farklı gösteren ona inen bu ışıklardır.
     ————————————————————————————————————————–
    Kafirlerin nitelikleri;                                                                                  
     7. Bizim huzurumuza varacağını beklemeyen, dünya hayatından hoşlanan ve onunla tatmin olanlar, bir de ayetlerimizi umursamayanlar var ya… 8. Yaptıklarına karşılık onların varıp kalacakları yer ateştir. 

     ———————————————————————————————————————–
    Müminlerin nitelikleri;
    9. İnanıp güvenen ve iyi işler yapanları, inanıp güvenmelerinden (imanlarından) ötürü, Rableri doğruya yöneltecektir. Nimet dolu cennetler içinde etraflarından ırmaklar akacaktır. 10. Orada Allah’a seslenişleri şöyle olur: “Biz sana içten boyun eğeriz Allah’ım!”. Birbirlerine iyilik dilekleri de “Selam!” sözü iledir. Seslenişleri şöyle biter: “Her şeyi mükemmel yapmak Allah’a özgüdür. O bütün varlıkların Rabbi (Sahibidir).

    ————————————————————————————————————————
    Hz. Peygamberin kafirlere cevabı: “Ben, sadece bana vahyedilene uyarım”;
    15. Ayetlerimiz onlara, birbirini açıklayacak şekilde bağlantılarıyla birlikte okununca, bizim huzurumuza varmayı beklemeyenler: “Bize ya başka bir kur’ân (âyetler kümesi)1 getir ya da bunu değiştir.” dediler. De ki: “Onu kendiliğimden değiştirmeye yetkim yoktur. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Eğer Rabbime karşı gelirsem büyük bir günün azabından korkarım.” 16. De ki: “Allah, farklı tercihte bulunsaydı2 onu size okumazdım, o da size onu bildirmezdi. Bunun (Kur’an’ın) öncesinde aranızda bir ömür geçirdim. Hiç aklınızı kullanmaz mısınız?”
    Açıklamalar 1;

    (1)  “Kur’an” kelimesi “küme” anlamına gelir. Bir konuyu anlatan muhkem bir ayet ile onu açıklayan müteşabih (muhkem ayetle benzeşen) ayetler, o konuya ait ayetler kümesini yani kur’an’ı oluşturur. 
    (2) Allah, her şeyi bir ölçüye göre var eder. İmtihanla ilgili şeyleri iyi ve kötü diye ikiye ayırmıştır. Allah, herkesin doğru yolda olmasını ister ama sadece doğru şeyler yapanı doğru yolda sayar. Yaptığının doğru veya yanlış olduğunu da kişiye ilham eder. Onun için doğru davrananın içi rahat, yanlış davrananın içi de sıkıntılı olur.
    Allah insanlara, tercihlerine göre davranma hürriyeti vermeseydi hiç kimse yanlış bir şey yapamaz ve imtihan diye bir şey de olmazdı. Yanlış kader anlayışını imanın bir esası gibi İslam’a yerleştirmek isteyenler, büyük bir çarpıtma yaparak şâe fiiline irade yani isteme ve dileme anlamı vermiş; bunu, tefsirlere ve sözlüklere yerleştirerek birçok ayetin mealini bozmuşlardır.
     ————————————————————————————————————————
     Cennet ahalisi;           
    24. Dünya hayatının örneği tıpkı şunun gibidir: Gökten bir su indiririz. İnsanların ve en’amın (koyun, keçi, sığır, ve devenin) yediği yeryüzü bitkileri (onların tohumları) o su ile karışır. Derken toprak donanıp süslendiği ve sahipleri oranın kendi kontrolleri altında olduğunu düşündükleri bir sırada gece veya gündüz bir emir veririz, orayı hasat edilmiş gibi yaparız. Sanki bir gün önce orada herhangi bir ürün yokmuş gibi olur. İşte biz, düşünen bir topluluğa ayetlerimizi böyle ayrıntılı olarak açıklarız.
    25Allah esenlik ve güvenlik yurduna (cennete) çağırır ve gereğini yapanı doğru yola yöneltir. 26. Güzel davrananlara daha güzeli ve fazlası vardır. Yüzlerinde bir kara leke ve aşağılanmışlık izi olmaz. İşte bunlar cennet ahalisidir, onlar orada ölümsüz olarak kalacaklardır.

     —————————————————————————————————————————————–
     Cehennem ahalisi;  
    27. Kötü işler yapanların cezası ise yaptıkları kötülüğün dengidir. Onları bir aşağılanmışlık kaplar. Kendilerini Allah’tan koruyacak biri de yoktur. Yüzleri sanki gecenin karanlık parçaları ile örtülmüştür. İşte bunlar o ateşin ahalisidir; onlar da orada ölümsüz olacaklardır. 28. Hepsini bir araya topladığımız gün şirke girmiş olanlara: “Siz ve bana ortak saydıklarınız, yerlerinize!” der ve sonra aralarını ayırırız. Ortak saydıkları, şöyle derler: “Siz bize kulluk etmiyordunuz ki! 29. Aramızda şahit olarak Allah yeter. Bize kulluk ettiğinizden hiç haberimiz olmadı.” 30. Orada herkes önceden yaptıkları ile yüzleşir ve üzerlerinde gerçek yetkili olan Allah’a döndürülürler. Uydurdukları şeyler de onlardan uzaklaşıp kayıplara karışmıştır.

     31. Bunlara bir sor: “Gökten ve yerden size rızık veren kim? Dinleme ve görme (basiret) yetenekleri üzerinde hakim olan kim? Ya ölüden diriyi çıkaran, diriden de ölüyü çıkaran kim? Bütün işleri çekip çeviren kim?” Hepsi de “Allah’tır!” diyecekler. Öyleyse de ki “Ona karşı yanlış yapmaktan sakınmaz mısınız?” 32. İşte (bütün bunları yapan) Allah, sizin gerçek Rabbinizdir. Peki gerçeğin ötesi sapıklık değildir de nedir? Nasıl oluyor da başka tarafa döndürülüyorsunuz?
    33. Rabbinin yoldan çıkanlar hakkında söylediği “Onlar inanıp güvenmezler!” sözü işte bu şekilde gerçekleşir. 34.  De ki: “Ortak saydıklarınız arasında başlangıçta yaratmayı yapan, sonra onu tekrarlayacak olan biri var mı?” De ki: “Başlangıçta yaratmayı yapan ve sonra onu tekrarlayacak olan Allah’tır. Öyleyse nasıl yalana sürükleniyorsunuz?”
      ——————————————————————————————————————————————

    Kur’an Allah katından indirilmiştir;
    37. Bu Kur’an, başkası tarafından uydurulup Allah’a mal edilmiş değildir (12/111). Aksine, kendinden öncekilerin tasdiki1, o Kitapların ayrıntılı açıklaması ve varlıkların Rabbi (Sahibi) tarafından indirildiğinde şüphe olmayan bir kitaptır (32/2). Yoksa onu “O (Muhammed) uydurdu.” mu diyorlar? De ki: “İddianızda haklıysanız Allah’ın dışında çağırabileceğiniz herkesi çağırın da onun dengi bir sure getirin (2/223).”

    Açıklamalar 1;
    (1) Bütün nebîlere kitap verilmiştir. Bunlardan her biri diğerlerini tasdikle görevlidir. Kur’an son kitap olduğu için o da önceki kitapların hepsini tasdik etmektedir.

     ——————————————————————————————————————————————
    Müşriklerin varsayımları;                                                                                      
    44. Allah insanlara tek bir yanlış bile yapmaz. Ama insanlar yanlışı kendilerine yaparlar (3/182). 45. Onları bir araya toplayacağı gün sanki dünyada sadece, gündüz vakti tanışmayla geçen kısa bir süre kadar kalmış gibi olurlar (17/52). Allah’ın huzuruna varma konusunda yalana sarılanlar kaybetmişlerdir. Onlar yola gelmiş değillerdir (6/31). 46. Onları tehdit ettiğimiz şeyin bir kısmını sana göstersek de seni vefat (39/42) ettirsek de dönüp gelecekleri yer huzurumuzdur. Zaten yaptıkları her şeyin şahidi Allah’tır (13/40).

       —————————————————————————————————————————————
    Allah’ın nitelikleri;
    55. İyi bilin ki, göklerde ve yerde olan her şey Allah’ındır. Şunu da bilin ki Allah’ın vaadi gerçektir. Ne var ki insanların çoğu bunu bilmiyor. 56. O, hem hayat verir hem de öldürür. Onun huzuruna çıkarılacaksınız.
     —————————————————————————————————————————————

    Kur’an;
    57. Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, göğüslerinizde olana şifa (17/82, 41/44), inanıp güvenenler için bir rehber ve ikram (olan kitap) gelmiştir. 58. De ki: (Kur’an’ın gelişi) Allah’ın lütfu, iyilik ve ikramıyladır. Bununla sevinsinler. Bu, onların biriktirebileceği her şeyden daha hayırlıdır.

    Açıklamalar 2;
    Kur’an’ın şifası, asıl olarak manevi hastalıklar üzerinde olduğu unutulmamalı. Bununla birlikte Kur’an’ın; pis ve murdar olan şeyleri haram kılması, yemek-içmek ile ilgili kurallar taşıması, israftan men etmesi, helal ve temiz olan şeylerden yemeyi emretmesi, temizliğe teşvik etmesi onun beden için de bir sıhhat unsuru olduğu söylenilebilir.

    Bugün bedensel hastalıkların birçoğunun yeme ve içmede oburluktan, pis ve sağlığa uygun şartlara riayet etmemekten kaynaklandığını bilmemiz Kur’an’ın bu kurallarıyla ne kadar isabetli bir şekilde müntesiplerinin hıfzıssıhhasına dikkat ettiğini ortaya koymaktadır. Örneğin alkol kullanan kimselerin bu durumu siroza sebep olduğu gibi, bağımlılık yapması kişinin yaşam fonksiyonunun bozulmasına, hastalıklara karşı bedenin güçsüz düşmesine neden olmaktadır. Oburluğun, kolesterol, kalp yetmezliğine karaciğer yağlanmasına neden olup vücut fonksiyonlarının tam yapmamasına neden olduğu gibi vücut yükünü fazlalaştırıp eklemlere yük bindirerek eklem hastalıklarına da neden olmaktadır. Kur’an’ın temizliğe teşvik etmesi ise tıbbı hastalıkların mikroba bağlı olanlarına karşı kişiyi koruması her şeyden daha önemlidir.
    Kur’an’da şifa kaynağı olarak gösterilen hususlar:
    Kur’an’da özellikle suyun ve balın şifa kaynağı olduğuna dair açık ifadeler bulunmaktadır. Günümüzde suyun tedavi seçeneği olarak kullanıldığı yerler kaplıcalardır.  Romatizma, kronik bronşit ve karaciğer hastalığı olanlar en çok kaplıcalardan istifade eden hastalardır. Allah Resulü (s.a.) “İki kaynaktan şifa edininiz: Bal ve Kur ‘an” demiştir. Kanaatimize göre bal maddi, Kur’ an ise manevi hastalıklara şifadır.  
     Sonuç olarak Kur’an; küfür, nifak, şüphe, şirk, kalp katılığı, riya, kibr, su-i zan, kin, haset, dünya sevgisi gibi zaaf olarak sayılan manevi hastalıklara şifadır. Çünkü Kur’ an’ da asıl olarak hastalık; insanın maneviyatını körleştiren, onu kemal yolundan alıkoyan ve ebedi saadetinden mahrum eden şeydir. Bunların tedavi edilmesi ise büyük oranda ruhsal gerginlik, huzursuzluk ve hastalıkların ortadan kalkması demektir.     Doç. Dr. Hayati AYDIN
  “Şifa” ile ilgili ayet; 

   “ Biz, Kur’an’dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, müminler için şifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır (İsra 17/82),  “Hastalandığımda bana o şifa verir (26/80)”.  Hadis:  “Fatiha her türlü hastalığa şifadır”,  
    —————————————————————————————————————————————-

    Allah’ın nitelikleri;
    61. Ne durumda olursan ol, bir ayet kümesinin peşinde de olsan, bir iş yapıyor da olsanız o işe daldığınızda mutlaka size şahit oluruz (24/64, 58/7). Yerde ve gökte, ister zerre ağırlığında ister ondan daha küçük, ister büyük olsun, hiçbir şey Rabbinin bilgisinden kaçmaz. Hepsinin apaçık yazılı bir kaydı tutulur.
     *Yunan filozof Demokritus’tan beri madde atom adında çok küçük bölünemez parçalardan oluştuğu zannediliyordu. Araplarda atoma zeer diyorlardı. Modern bilim, atomunda parçalardan oluştuğunu, parçalanabilir olduğunu henüz geçen yüzyılda öğrendi. Oysa Kur’an bu ayetle bu bilgiyi 1400 yıl öncesinden haber vermiştir.                                                            

    —————————————————————————————————————————————–
    Allah’ın dostlarının nitelikleri;
    62. Bilesiniz ki Allah’ın evliyası (dostları)1 üstünde bir korku olmaz. Onlar üzülmezler de. 63. Onlar inanıp güvenen ve kendilerini yanlışlardan koruyan kimselerdir. 64. Dünya hayatı ve ahiret konusundaki sevindirici haberler onlar içindir. Allah’ın sözlerinde değişme olmaz. Büyük başarı işte budur! (4/13)

    Açıklamalar 1;
    (1) Evliya, veli kelimesinin çoğuludur. Aralarına başka bir şey girmeyecek şekilde birbirine yakın olan iki kişi veya şeyden her birine veli denir. Buradan hareketle akrabalık, dostluk, yardım ve inanç bakımından doğan yakınlık da mecazen bu kelimeyle ifade edilir. Allah ile arasına başka birini koymayan herkes Allah’ın velisi, Allah da onun velisidir. Ayetler gayet açık olduğu halde tasavvufta bir velayet makamı oluşturulur, o makama veli veya evliya diye nitelenen kişiler yerleştirilerek onlar birer vesile (aracı) konumuna getirilir. Böylece Allah ikinci sıraya konur ve tevbe edilmediği takdirde asla affedilmeyecek şirk günahına girilmiş olur.
    “Ey göklerin ve yerin yaratıcısı! Bu dünyada da öbür dünyada da benim en yakınım(velim) sensin. Canımı teslim olmuş olarak al. Beni iyilerin arasına kat” 12/101  
     —————————————————————————————————————————————–

     Hz. Musa ve Firavun;
    88. Musa dedi ki: “Rabbimiz! Sen Firavun’a ve önde gelenlerine dünya hayatında süs ve mallar verdin. Rabbimiz! Senin yolundan saptırmaları için mi? Rabbimiz! Mallarını mahvet, kalplerini baskı altında tut. Bunlar bu acıklı azabı görünceye dek inanmayacaklar.”

    89. Allah (Musa ve Harun’a) dedi ki: “Duanız kabul edildi. Siz ikiniz dosdoğru olun ve bilmeyenlerin yoluna uymayın.” 90. İsrailoğullarını denizden karşıya geçirdik. Firavun ve orduları onları yakalamak ve ezmek için arkalarından yetişti. Firavun, boğulması kaçınılmaz olduğunda dedi ki: “İsrailoğullarının inanıp güvendiğinden başka ilah olmadığına inandım. Ben de ona teslim olanlardanım.”
    91. (Allah şöyle dedi:) “Şimdi mi? Halbuki az öncesine kadar isyan içindeydin, bozguncunun biri idin.” 92. Bugün senin cesedini (kıyıya atıp) kurtaracağız ki arkandakiler için bir ayet (bir belge) olasın. Doğrusu insanların çoğu ayetlerimiz karşısında umursamazdırlar.
    —————————————————————————————————————————————-
    Hz. Peygambere hitap;
    94. Sana indirdiklerimiz konusunda ikilemde kaldıysan senden önceki kitapları okuyanlara sor. Rabbinden sana da aynı gerçek gelmiştir. Sakın tartışmaya girenlerden olma. 95. Allah’ın yetleri karşısında yalana sarılanlardan da olma! Yoksa kaybedenlerden olursun].

    96. Rabbinden aleyhlerinde karar çıkmasını hak edenler, ona inanıp güvenmezler. 97. Bütün ayetler önlerine gelse de o acıklı azabı görünceye kadar inanmazlar. 98. Keşke (azap gelip çatmadan) iman edip imanının faydasını gören bir kent olsaydı! Bunun tek istisnası Yunus’un halkıdır. İman ettiklerinde rezil edici azabı dünya hayatında üzerlerinden kaldırdık ve onları bir süre nimetlerden yararlandırdık.
    *Elçi gönderilmeyen kavimlere azap edilmez
      —————————————————————————————————————————————–
    Hz. Peygambere hitap;
   105. Sen yüzünü dosdoğru bu dine çevir (30/30). Sakın müşriklerden olma. 106. Sana yarar sağlamayacak ve zarar da veremeyecek şeyleri Allah ile arana koyup da onlara yalvarma. Eğer öyle yaparsan kesinlikle yanlış yapanlardan olursun.

    107. Allah sana bir zarar verecek olursa onu ondan başka giderebilecek olan yoktur. Sana iyilik etmek isterse onun lütfunu engelleyebilecek olan da yoktur. Allah, lütfunu kullarından tercih ettiğine ulaştırır. O, çok bağışlayan ve ikramı bol olandır.
    108. De ki: “Ey insanlar! Size Rabbinizden bu gerçek (Kur’an) geldi. Artık kim doğru yola girerse sadece kendisi için girer, kim de yoldan saparsa sapması sadece kendi aleyhine olur. Ben sizin vekiliniz (savunucunuz) değilim.” 109. Sen sana vahyedilene uy. Allah, kararını verinceye kadar sabırlı davran (duruşunu bozma). Karar verenlerin en iyisi odur.
     ——————————————————————————————————————————————