12. YUSUF SURESİNDEN TÜRKÇE MEALLER VE İLGİLİ AÇIKLAMALAR

    YUSUF SURESİ (111): İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla;
    Kur’an;
    1. Bunlar her şeyi açıklayan1 Kitab’ın ayetleridir (26/2, 28/1-2). Aklınızı kullanasınız (doğru bağlantılar) kurasınız diye, biz onu Arapça kur’anlar (ayet kümeleri halinde)2 indirdik. 3.Vahyettiğimiz bu ayet kümeleriyle en güzel kıssayı sana tam olarak anlatacağız. Daha önce sen bundan tamamen habersizdin.

    Açıklamalar 1;
    (1) Kur’an-ı Kerim, muhkem (hüküm bildiren) ve müteşabih (muhkemlerin benzeri) olup onların ayrıntılarını ortaya koyan ayetlerden oluşur. Bu metot sayesinde Kitab’ın tamamı ayrıntılı olarak açıklanmıştır.

    (2) Kur’ân, anlamı, toplama ve birleştirmedir, bütünlük ve küme anlamında isim olarak da kullanılır. Allah’ın kitabına Kur’an denmesi, bütün sureleri toplayıp bir araya getirmesi sebebiyledir. Arapçada Kur’ân’ın çoğulu olmadığından tekil için de çoğul için de kullanılır (29/48).    
    ——————————————————————————————————————————————–
    Hz. Yusuf’un rüyası;
    4. Bir gün Yusuf babasına şöyle demişti: “Babacığım! Rüyamda on bir gezegeni, Güneş’i ve Ay’ı gördüm. Onları bana secde eder (boyun eğer halde gördüm” 5. (Babası) Dedi ki: “Yavrucuğum, rüyanı kardeşlerine anlatma! Sonra sana karşı bir oyun kurarlar; çünkü Şeytan insanın açık düşmanıdır. 6. İşte, rüyanda gördüğün gibi, Rabbin seni seçecek ve olayların tevilini (bağlantısını) sana öğretecektir. Daha önce ataların İbrahim’e ve İshak’a olan nimetini tamamladığı gibi sana ve Yakup ailesine olan nimetini de tamamlayacaktır. Senin Rabbin, daima bilen ve kararları doğru olandır.”  7. Yusuf’ta ve kardeşlerinde, isteyen herkes için ayetler (çıkarılacak dersler) vardır.

     —— ———————————————————————————————————————————-
    Yusuf’un kardeşleri tarafından su kuyusuna atılması;
    8. Bir gün kardeşleri (birbirlerine) şöyle dediler: “Babamızın Yusuf’a ve kardeşine olan sevgisi bize olandan fazla. Oysa biz birbirine kenetlenmiş kişileriz. Babamız gerçekten açık bir yanlış içinde. 9. Yusuf’u ya öldürün ya da götürüp uzak bir yere bırakın ki babanızın bütün ilgisi size kalsın! Sonra da iyi bir topluluk haline gelirsiniz.”

    10. İçlerinden sözü dinlenen biri de şöyle dedi: “Yusuf’u öldürmeyin! Onu kuyunun dışarıdan gözükmeyen bir yerine bırakın ki kafilelerden biri onu bulup alsın. Bir şey yapacaksanız böyle yapın.
    11. Dediler ki: “Baba! Yusuf hakkında bize niye güvenmiyorsun? Oysa biz onun iyiliğini isteyen kimseleriz. 12. Yarın onu bizimle gönder de yesin, içsin, oynasın. Biz onu kesinlikle koruruz.” 13. Dedi ki: “Onu götürmeniz beni gerçekten üzer. Siz onunla ilgilenmediğiniz bir sırada onu kurt yer diye de korkuyorum.” 14.  Dediler ki: “Biz birbirimize kenetlenmiş kişilerken onu kurt yerse o zaman büsbütün kaybetmiş kimseler oluruz.” 15. Yusuf’u götürüp kuyunun dışarıdan gözükmeyen bir yerine bırakmayı kararlaştırdıklarında biz de ona şunu vahyettik: “Yaptıkları bu işi, hiç beklemedikleri bir anda, onlara kesinlikle bildireceksin.”
    16. Akşam üzeri ağlaya ağlaya babalarına geldiler. 17. “Baba!” dediler. “Biz, yarış yapmaya gitmiş, Yusuf’u da eşyalarımızın yanında bırakmıştık. (Bir de ne görelim) onu kurt yemiş! Gerçi biz ne kadar doğru sözlü olsak da sen bize inanacak değilsin.” 18. (Delil olarak da) Yusuf’un gömleğini ona ait olmayan bir kana bulayıp getirdiler. Yakup dedi ki: “Hayır! İşin doğrusu nefisleriniz sizi bir işe sürüklemiş. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır! Anlattıklarınız karşısında yardımına sığınılacak olan yalnız Allah’tır.”
     —————————————————————————————————————————————
    Yusuf’un kuyudan çıkarılması ve köle olarak satılması;
    19. Bir kafile geldi, sucularını (kuyuya) gönderdiler. O da kovasını kuyuya sarkıttı. “Müjde müjde! Bu bir erkek çocuk!” dedi. Ticarî mal olsun diye onu (insanlardan) sakladılar; ama Allah onların ne yaptıklarını biliyordu. 20. Yusuf’u ucuz bir fiyata, birkaç dirheme (gümüş paraya) sattılar, zaten ona değer veren kimseler değillerdi.

    21. Onu satın alan Mısırlı, karısına şöyle dedi: “Onu iyi bir konumda tut, belki bize faydası olur ya da onu evlat ediniriz.” Böylece Yusuf’u o topraklara yerleştirdik ki olayların tevilini (bağlantısını) öğretelim. Allah işinin üstesinden gelir; ama insanların çoğu bunu bilmez.
    22. Yusuf ergin hale gelince ona hikmet (doğru karar verme yeteneği ve ilim) verdik. Biz, güzel davrananları işte böyle ödüllendiririz.                                                                                 
    ——————————————————————————————————————————————

    Kaldığı evin hanımının Yusuf’u elde etmeye çalışması;
    23. Kaldığı evin hanımı, Yusuf’la birlikte olmak istedi. Kapıları sıkıca kapadı ve “Haydi gel, seninim!” dedi. Yusuf: “Allah’a sığınırım! O benim Rabbimdir. Beni iyi bir konuma getirdi. Şu bir gerçek ki yanlışlara dalanlar umduklarına kavuşamazlar.” dedi. 24. Kadın onu gerçekten arzulamıştı. Yusuf da onu arzulamıştı. Eğer Rabbinin burhanını1 görmeseydi (onunla birlikte olacaktı). Kötülüğü ve fuhşu ondan uzaklaştırmamız için böyle oldu. Çünkü o, samimiyeti onaylanmış kullarımızdandı.

    25. (Yusuf önde kadın peşinde) İkisi de kapıya doğru koştular. Kadın Yusuf’un gömleğini arkadan çekip boydan boya yırttı. Kapının yanında kadının beyiyle karşılaştılar. Kadın dedi ki: “Ailene kötülük etmek isteyen kişinin cezası hapse atılmaktan veya acıklı bir azaptan başka ne olabilir?” 26. Yusuf dedi ki: “O benimle birlikte olmak istedi.” Kadının ailesinden bir bilirkişi şöyle görüş bildirdi: “Eğer Yusuf’un gömleği önden yırtılmışsa kadın doğru söylemiş, o (Yusuf) ise yalancılardandır. 27. Ama eğer gömleği arkadan yırtılmışsa kadın yalan söylemiş, o (Yusuf) ise doğruyu söyleyenlerdendir.”
    28. (Beyi) Yusuf’un gömleğinin arkadan yırtıldığını görünce dedi ki: “Bu, siz kadınların bir oyunudur. Sizin oyununuz gerçekten büyüktür. 29. Yusuf, bu konuyu kapat! Hanım, sen de günahın için bağışlanma dile; çünkü hatalı davranmış olan, kesinlikle sensin!
    30. Şehirdeki bazı kadınlar şöyle dedi: “Vezirin karısı hizmetindeki genç ile birlikte olmak istiyormuş! Yusuf’un aşkı onun yüreğini kaplamış. Biz onu gerçekten açık bir sapkınlık içinde görüyoruz.”   
    Açıklamalar 1;
    (1) Hz. Yûsuf’u kötü işe bulaşmaktan alıkoyan “burhan” (kesin delil), Allah’ın ona, yaptığının kötü olduğunu ilham etmesi, onun da bu düşünceyi içinde hissetmesidir. Bu tür uyarılar herkese yapılır. Ancak içe doğan her şey Allah’ın ilhamı değildir; şeytan vesvesesi de olabilir (6/121). Çünkü insan ve cin şeytanları, insanlara vesvese verir (114/4-6), zihinleri bulandırır. Bunlar, nebî ve resûlleri de yanlış davranışlara sürüklemeye çalışmıştır (6/112-113). Allah’ın ilhamı ile vesveseyi ayırabilmek için içe doğan düşünceleri Allah’ın kitabıyla denetlemek gerekir.

      —————————————————————————————————————————————
    Yusuf’un hapse atılması;
    33. Yusuf dedi ki: “Rabbim! Hapis benim için bunların beni çağırdıkları şeyden daha iyidir. Onların oyununu benden uzaklaştırmazsan onlara kapılırım ve cahillik edenlerden olurum.” 34. Bunun üzerine Rabbi duasını kabul etti de kadınların oyununu ondan savdı; çünkü o, daima dinleyen ve bilendir. 35. Bütün delilleri gördükten sonra yine de Yusuf’u bir süre için hapse atmaları görüşü öne çıktı.

    Yusuf onlardan, kurtulacağını düşündüğü kişiye: “Efendinin yanında benden bahset.” dedi. Fakat Şeytan ona efendisine bahsetmeyi unutturdu da Yusuf hapiste birkaç yıl daha kaldı.
      ————————————————————————————————————————————–
    Hz. Yusuf’un kralın rüyasını yorumu;                                                   
    43. Bir gün kral dedi ki: “Ben rüyamda yedi zayıf ineğin yediği yedi besili inek ve bir de yedi yeşil başak ve başka kuru başaklar görüyorum. Ey ileri gelenler! Rüya tabirini biliyorsanız benim rüyam hakkında bana bir açıklama yapın.” 44. Dediler ki: “(Bunlar) Karmakarışık düşler… Biz bu düşlerin yorumunu bilen kişiler değiliz.”
    45. Yusuf’un iki hapishane arkadaşından, kurtulmuş olanı, uzunca bir süreden sonra Yusuf’u hatırladı ve dedi ki: “Ben size bu rüyanın yorumunu söyleyebilirim; o yüzden beni (hapishaneye) gönderin.” 46. (Hapishaneye geldi ve dedi ki:) “Yusuf! Ey özü sözü doğru kişi! Yedi zayıf ineğin yediği yedi besili inek ve bir de yedi yeşil başak ve başka kuru başakların görüldüğü bir rüya hakkında bize bir açıklama yap da o insanlara dönebileyim; belki onlar (senin değerini) bilirler.” 47. Yusuf dedi ki: “Peş peşe yedi yıl ekip biçeceksiniz. Hasat ettiklerinizden, yiyeceğiniz az bir miktar dışındakini başağında bırakın. 48. Sonra bunun ardından, sakladığınız az bir kısım dışında önceden biriktirdiğiniz her şeyi yiyip tüketecek pek sıkıntılı yedi yıl gelecek. 49. Sonra bunun da ardından, insanların bol yağmura kavuşturulduğu, (ürünleri) sıkıp (hayvanları) sağacakları bir yıl gelecek.”
    50. Kral dedi ki: “Onu bana getirin!” Elçi1, Yusuf’un yanına gelince (Yusuf) şunları söyledi: “Efendine dön de sor bakalım, ellerini kesen o kadınların derdi neymiş? Benim Rabbim onların oyunlarını iyi bilir.”   
    51. Kral o kadınlara dedi ki: “Yusuf’la birlikte olmak istediğinizde ne olmuştu?” Kadınlar: “(Yanlış bir şey söylemekten) Allah korusun! Biz ondan hiçbir kötülük görmedik” dediler. Vezirin karısı da şöyle dedi: “İşte şimdi bütün gerçek ortaya çıktı. Onunla birlikte olmayı ben istedim. O ise gerçekten doğru2 söyleyenlerdendir.” 52. (Yusuf elçiye şunları da demişti:) “Böyle bir talepte bulunmaktan maksadım şudur: O (kadının kocası) bilsin ki yokluğunda ona hainlik etmediğim gibi Allah da hainlerin oyununu hedefine ulaştırmaz. 53. (Böyle yapmakla) Ben kendi nefsimi de aklamıyorum; çünkü nefis3-Rabbimin ikram edip uyardığı zaman hariç- sürekli kötülüğü emreder durur[. Rabbim çok bağışlayan ve ikramı bol olandır.”
    Açıklamalar 1;
    (1) Nebi kelimesi, Kur’an’da, Allah’ın seçip risaletle ilgili vahiy verdiği ve bu vahyi tebliğ etmekle görevlendirdiği kişiler için kullanılırken resul (elçi) kelimesi böyle değildir. Bu, risaletle ilgili olabildiği gibi insani ilişkiler bağlamında birinin birine gönderdiği kişi anlamında da kullanılır. Bu ayette geçen elçi kelimesi kralın Yusuf’a gönderdiği elçi anlamındadır.

    Açıklamalar 2;
(2)
Allah, herkesin doğru olmasını ister ama sadece doğru şeyler yapanı doğru yolda sayar. Yaptığının doğru veya yanlış olduğunu da kişiye ilham eder. Onun için doğru davrananın içi rahat, yanlış davrananın içi de sıkıntılı olur.

    Allah insanlara, tercihlerine göre davranma hürriyeti vermeseydi hiç kimse yanlış bir şey yapamaz, imtihan diye de bir şey olmazdı. Yanlış kader anlayışını imanın bir esası gibi İslam’a yerleştirmek isteyenler, büyük bir çarpıtma yaparak birçok ayetin mealini bozmuş ve bunu, tefsirlere hatta sözlüklere bile yerleştirmişlerdir.      
    (3) “Nefs (12/53); öz varlık veya kişilik demektir. Allah, atamız Adem’i tek bir nefisten (döllenmiş yumurtadan), eşini de döllenmiş yumurtadan, bizleri de onlardan yaratmıştır. Yüce Allah bunu haber verdi ki, herkes dünyada kendi hesabına baksın, Allah’a yalvarıp yardım dilesin, zamanını mübah şeylerle geçirsin, haram şeylere vakit ayırmasın, yaptıklarını ve yapacaklarını hesap etsin, bir sanatta veya ticarette çalışıp helâl para kazansın,    

    Kur’an, insandan söz ederken iki ifade kullanmaktadır: İnsan, topraktan yaratılmıştır ve Allah’tan bir ruh taşımaktadır. Kur’an’ın insan anlayışına göre; ruha insanın Allah’tan kaynaklanan yönlerinin bütünü, nefse de toprak kaynaklı vasıflarının bütünü demek mümkün olur ve ruh güzel ve övülmüş vasıfların yeri; nefs de kötü huy, davranış ve özelliklerin kaynağı kabul edilir. Yani varlığımızın; nefs daha dünyevî, hayvanî ve menfî yönünü, ruh ise daha ulvî, mânevî ve müsbet yönünü ifade eder.  Hayatın devamı için bedenin bazı şeylere ihtiyacı vardır. Nefs bu ihtiyaçların şekillendiği ve çıktığı yerdir. Nefsin istekleri hayatın devamı için gereklidir. Kişinin yeme içme, soluk alıp verme, barınma, uyuma, sahip olma arzuları nefsin normal istekleridir. Ancak bu istekler başıboş bırakıldığında, kişi cahil, cimri, hasetçi, gözü doymaz, azgın, sapıtmış, gurura kapılmış bir varlık haline gelebilir. Nefsin yapısı buna uygundur.”                                                                         A. Bayındır
    İşte dünya hayatının anlamı nefsin bu istekleriyle mücadele etmede şekilleniyor. İslâm, bir başka deyişle Allah’ın dâveti, kişiye bu mücadeleyi öğretir ve İslâm’ın getirdiği ölçüler, nefsin bu isteklerini olumlu şekilde yönlendirmeyi sağlar.
      Kendini geliştiren, umduğuna kavuşur. Şems 91/9               
     Rivayetler; “En hayırlınız, kendisinden hayır umulan ve şerri dokunmayacağı hususunda emin olunandır; en şerliniz de kendisinden hayır ümit edilmeyen ve şerrinden de emin olunmayan kimsedir.”

    “Size şerlilerinizi haber vereyim mi? Onlar, tek başlarına yiyenler, yardımı esirgeyenlerdir.”
    “Cehennem; bozguncu, cimri ve başa kakıcı her insana yakındır.” “Sana zulmedeni affet. Sana küsene git, sana kötülük yapana iyilik yap! Aleyhine de olsa hakkı söyle!” “Artık küçük cihattan büyük cihada (Harp etmekten nefis mücadelesine) döndünüz”.    
       ———————————————————————————————————————————————————————-
    Kral’ın Yusuf’a makam vermesi;                                                                        
    54. Kral dedi ki: “Yusuf’u bana getirin; onu has adamım yapayım.” Onunla görüşünce de “Bugünden itibaren sen bizim yanımızda itibarlı ve güvenilir bir kişisin.” dedi. 55. Yusuf da şöyle dedi: “Beni bu toprakların hazinelerinin başına getir. Ben onları iyi korurum, (bu konuda) bilgiliyim.”

    56. Böylece ona, o topraklarda iyi bir makam verdik. İstediği her yerde, yetkisini kullanabiliyordu. Biz ikramımızı, gerek gördüğümüz kişiye yaparız. Güzel davrananların ödülünü zayi etmeyiz. 57. Allah’a inanıp güvenen ve yanlış yapmaktan sakınanlar için Ahiretteki ödül elbette daha iyidir.
     —————————————————————————————————————————————–
    Yusuf’un kardeşlerine kavuşması;  
    87. Oğullarım! Gidin; Yusuf ve kardeşiyle ilgili dikkatlice bilgi toplayın. Allah’ın iyilik ve ikramından da ümidinizi kesmeyin. Çünkü Allah’ın iyilik ve ikramından sadece kâfirler topluluğu ümidini keser.”
    88. Onlar gidip de Yusuf’un huzuruna çıkınca şöyle dediler: “Ey vezir! Bizi ve ailemizi kıtlık sardı. (Bu defa) Az bir sermaye ile geldik. Fakat sen bize yine de erzakımızı tam ver, (fazlasını da) bize sadaka vermiş ol. Allah sadaka verenleri mutlaka ödüllendirir.” 89. Yusuf dedi ki: “Siz işin nereye varacağını bilmez bir durumdayken Yusuf’a ve kardeşine yaptıklarınızı (bunun ne kadar kötü olduğunu) bildiniz mi!” 90. Onlar dediler ki: “Sen… Sen gerçekten Yusuf musun?” “Ben Yusuf’um” dedi. “Bu da benim kardeşim! Allah bize gerçekten iyilikte bulundu. Şüphesiz ki kim kendini yanlışlardan korur ve sabırlı olursa (duruşunu bozmazsa) Allah, güzel davrananların ödülünü zayi etmez.” dedi.
    91. Dediler ki: “Vallahi Allah seni gerçekten bize üstün kılmış. Biz kesinlikle hatalıydık.” 92. Yusuf dedi ki: “Bugün size hiçbir kınama yok. Allah sizi bağışlasın! O, merhametlilerin en merhametlisidir. 93. Benim şu gömleğimi götürün de babamın yüzüne koyun ki gözleri görür hale gelsin. Sonra bütün ailenizi bana getirin!”
      —————————————————————————————————————————————–
    Hz. Yakup’un, diğer oğulları için Allah’tan af dilemesi;
    94. Kervan (Mısır’dan) ayrılınca babaları (Yakup) dedi ki: “Ben gerçekten Yusuf’un kokusunu alıyorum. Umarım bana bunak demezsiniz!” 95. (Yanındakiler) Dediler ki: “Vallahi sen kesinlikle o eski yanlışına saplanıp kalmışsın.” 96. Müjdeci gelince gömleği Yakub’un yüzüne koydu, o da tekrar görmeye başladı ve dedi ki: “Ben size; Allah tarafından (bana bildirmesiyle) sizin bilmediklerinizi bilirim, demedim mi!”

     97. (Oğulları:) “Baba!” dediler. “(Allah’tan) Bizim için günahlarımızın bağışlanmasını dile! Çünkü biz hatalıydık!”. 98. Dedi ki: “Yakında Rabbimden sizin için bağışlanma dileyeceğim. Çünkü o, çokça bağışlayan ve ikramı bol olandır.”
     —————————————————————————————————————————————

    Hz. Yakup’un Mısır da Yusuf’a kavuşması ve Yusuf’un duası;
    99. (Hep birlikte) Yusuf’un yanına vardıklarında, Yusuf, anasını-babasını bağrına bastı ve “İnşaallah hepiniz güven ve huzur içinde Mısır’a girin!” dedi*. 100. Anasını-babasını tahtına çıkartıp oturttu. Hepsi birlikte Yusuf’un önünde secdeye kapandılar. Yusuf dedi ki: “Babacığım! İşte bu, vaktiyle gördüğüm rüyamın tevili (sonucu)’dur. Rabbim onu doğru çıkardı. Hem beni hapisten çıkardığı zaman hem de Şeytan, kardeşlerimle aramı bozduktan sonra hepinizi yaşadığınız bölgeden (Kenan’dan) buraya getirdiği zaman Rabbim bana gerçekten ihsanda bulunmuş oldu. Benim Rabbim yapmak istediği işi çok ince bir şekilde ayarlayandır. Çünkü o, daima bilen ve kararları doğru olandır.

    101. Rabbim! Gerçekten sen bana yönetimden (Mısır yönetiminden) bir pay verdin, olayların bağlantısını kurmayı (tevilini) öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaratıcısı! Dünyada da ahirette de sensin benim velim (en yakınım). Canımı, sana tam teslim olmuş (Müslüman) biri olarak al ve beni iyi kimselerin arasına kat!”    
   *Yusuf peygamberden sonra, onun ve kardeşlerinin soyları çoğalmış, İsrailoğulları kavmi oluşmuştur. Hz. Yusuf’un itibarını tanımayan bir kral tahta çıkmış ve onlara eziyet etmeye başlamıştır. O zaman da oraya Hz. Musa gönderilmiştir.
    —————————————————————————————————————————————-
    Hz. Peygambere hitap;
    102. (Ey Muhammed!) İşte bu (kıssa), gayb haberlerindendir; onu sana biz vahyediyoruz. Yoksa sen, onlar oyun kurarlarken (Yusuf’a) yapacakları işi kararlaştırdıkları sırada onların yanlarında değildin. 103. Sen ne kadar istesen de insanların çoğu inanacak değildir. 104. Onlardan bir ücret de istemiyorsun. Kur’an, herkes için akılda tutulması gereken bir bilgiden (zikirden)1 başka bir şey değildir.
    Açıklamalar 1;
    (1) Zikir, bağlantılarıyla birlikte düşünülüp öğrenilen doğru bilgi, o bilgiyi kullanıma hazır tutmak, akla veya dile getirmektir. Doğru bilginin kaynağı Allah’ın ayetleridir. Bunlar, yaratılan âyetler ve indirilen âyetler olmak üzere iki türlüdür. Her birinden elde edilen doğru bilgi zikirdir (21/24, 6/80). İnsanı, sadece bu bilgi tatmin eder (13/28). Allah’ı zikretmek; onu, kitabını ve yarattığı ayetleri dikkate almak, akıldan çıkarmamak ve onların üzerine düşünmektir. İnsan bunlardan bildiği kadarıyla sorumludur (2/209). Kur’ân’daki bütün bilgiler doğru olduğu için Allah ona zikir adını vermiştir (15/9)

     ————————————————————————————————————————————–
    Hz. Peygambere hitap;
    108. De ki: “Bu benim yolumdur; basiretle (kesin inanç ve sağlam delille) Allah’a çağırıyorum (16/125); ben de bana uyanlar da (böyle yaparız). Allah her türlü eksiklikten uzaktır. Ben müşriklerden değilim.”
    109. Biz senden önce de sadece, kentlerin ahalisinden (seçerek), kendilerine vahyettiğimiz erkekleri elçi olarak gönderdik. Peki, bunlar hiç yeryüzünde dolaşmadılar mı ki kendilerinden öncekilerin sonunun ne olduğuna baksınlar! Ahiret yurdu yanlışlardan sakınanlar için elbette daha iyidir. Hiç aklınızı kullanmaz mısınız?
1
10. Ne zaman ki elçilerimiz umutlarını kesti ve yalancı sayıldıklarını anladılar; o zaman onlara yardımımız geldi de tercih ettiklerimiz kurtarıldı. (Ama) Baskınımız suçlular topluluğundan geri çevrilmez. 111. Onların kıssalarında aklıselim1 sahibi olanlar için ibretler vardır. Kur’an, uydurulmuş bir söz değildir. Aksine, kendinden öncekilerin tasdiki, her şeyin ayrıntılı açıklaması, inanıp güvenen bir topluluk için rehber ve ikram olan bir kitaptır.
    (1) “Aklıselim sahibi olanlar” anlamı verdiğimiz ifade “ulü’l-elbâb”dır.(2/179 un dipnotu.

     ———————————————————————————————————————————————–