5. MAİDE SURESİNDEN TÜRKÇE MEAL VE İLGİLİ AÇIKLAMALAR

     5.MAİDE SURESİ (Sofra/120):İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla,
    Yenmesi helal gıdalar, Allah’a kulluğun simgeleri ve İslam dini;
    1. Ey inanıp güvenenler! Sözleşmelerinizin gereğini yerine getirin1. Durumu daha sonra bildirilecek olanlar hariç, en’âm cinsi hayvanlar (koyun, keçi, sığır ve deve)2 size helal kılınmıştır. İhramlı iken avlanmayı3 da helâl saymayın. Allah istediği hükmü verir.

    2. Ey inanıp güvenenler! Allah’a kulluğun simgelerine4, haram aylara, hacıların yanlarında getirdikleri kurbanlık hayvanlara, onlara takılan gerdanlıklara, Rablerinin ikramını ve rızasını elde etmek için Kâbe’ye yönelenlere saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınızda avlanabilirsiniz. Mescid-i Haram’a girmenizi engellediler diye bir topluluğa olan nefretiniz, sizi aşırılığa sürüklemesin. Erdemli olma ve takva (yanlışlardan korunma) konusunda birbirinizle yardımlaşın ama günah ve taşkınlık konusunda yardımlaşmayın. Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakının. Allah’ın cezalandırması çetindir.
    3. Ölmüş hayvan, kan, domuz eti ve Allah’tan başkasının adı anılarak kesilenler size haram kılınmıştır. Ölmeden önce yetişip kestikleriniz hariç; boğularak, darbe alarak, düşerek, boynuz darbesi yiyerek ve yırtıcılar tarafından parçalanarak ölenler de haramdır. Sunaklar üzerinde kesilenler ve (etleri) aranızda şans oyunuyla paylaşmanız da haram kılınmıştır. Bunların hepsi fısktır5. Bugün ayetleri görmezlikte direnenlerin dininizden bir umutları kalmamıştır. Onlardan çekinmeyin, benden çekinin. Bugün dininizi, sizin için mükemmel hale getirdim6, size olan nimetimi tamamladım. Size din olarak İslâm’ı uygun gördüm. Kim açlık içinde çaresiz kalır da günah eğilimi olmadan (yasak yiyeceklerden) yerse şüphesiz Allah, çok bağışlayan ve ikramı bol olandır.
    4. Sana, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar. De ki: Size, temiz olan her şey helal kılındı. Kendinize alıştırarak eğittiğiniz, Allah’ın verdiği bilgi ile yetiştirdiğiniz avcı hayvanların sizin için tuttuklarını, üzerine Allah’ın adını anarak yiyin7. Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakının. Allah hesabı çabuk görür.

    Açıklamalar 1;
    (1).  Müminlerin asıl sözleşmeleri Allah iledir. Bu şekilde oluşturdukları bağa itikat denir. Helallar ve haramlar, bu itikadın gereklerindendir. Haram olmayan konularda, insanlarla yaptıkları sözleşmelere de uymak zorundadırlar.

    (2). (Allah) En’amın bazısını yük ve insan taşıması için, bazısını da sırf eti, derisi ve yünü için oluşturup geliştirmiştir. Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden yiyin. Şeytanın izinden gitmeyin; o sizin için açık bir düşmandır. 6/142
    (3). İhramlı iken kara avı haram olduğu gibi başkası tarafından avlanan kara hayvanlarından yemek de haramdır ama deniz avı helaldir.
    (4).Bunlar; Allah’a kulluk etmeye vesile olan, saygı gösterilmesi ve korunması gereken belli işaret ve semboller anlamına gelir. Bu ayette, hac ibadetinin yapıldığı yerler olan Ka’be, Safa, Merve, Arafat, Mina ve Müzdelife kast edilmiş olsa da aslında bunlar, ezan, Kur’an, mescitler…gibi İslam dininin tüm simgelerini ve kutsallarını kapsar. Bir Hac 22/32. ayette ise Allah Teâlâ, kendi koyduğu simgelere saygı gösterilmesinin, kalplerin takvasına bağlı olduğunu bildirmiştir.
    (5) Fısk, doğru yoldan çıkma anlamında mastardır. (6). Mükemmel olan şeye ilave veya çıkarma yapılamaz. Kur’an’da olan dine yapılan her türlü ilave ve çıkarma kişiyi bu dinden çıkarır ve müşrik yapar.
    (6). Mükemmel olan şeye ilave veya çıkarma yapılamaz. Kur’an’da olan dine yapılan her türlü ilave ve çıkarma kişiyi bu dinden çıkarır ve müşrik yapar.
    (7). Allah Teâlâ  “avcı hayvanların, sizin için tuttuklarını “Bismillah /Allah’ın adıyla” diyerek yiyin.” buyurmuş, böylece avlanma yolu ile öldürülen hayvanların da helal olduğunu bildirmiştir.     
      Açıklamalar 2:
     “İslam (5/3): Kur’an’a göre İslam, kişinin kendisini yalnız Allah’a teslim etmesi, O’na kul olması ve O’na ibadet etmesi demektir. Tevhidin gereği de budur. Bu anlamıyla İslam, son peygamber Hz. Muhammed’in getirdiği din de dahil bütün peygamberlerin insanları tek olan Allah’a kulluk etmeye, ahirete iman etmeye ve salih amel işlemeye davet etmelerinin özünde olan inanç sistemidir. İnsanları tevhit inancına davet etmede, bütün Allah elçilerinin vazifesi aynıdır. İlgili ayetler:
    “Onun hiçbir ortağı yoktur. Aldığım emir gereği, ona herkesten önce teslim olan benim” 6/163,  “Allah katında din, İslam’dır” 3/19, “Kim İslam’dan başka bir din arayışına girerse asla kabul edilmez” 3/85 bu gerçeği ifade etmektedir”. D.İ. Bşk. Sözlüğü
    Hz. Peygamber de İslam’ı,‘kelime-i şehadet getirmek,
 namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek ve hacca gitmek’ şek   “İslam, Allah’a teslim olmak demektir. İslam, tüm peygamberlerin tebliğ ettiği insanlıkla yaşıt hak dindir. İslam, son haliyle peygamberi Muhammet, Kitabı ve hakemi Kuran olan dindir. Müslüman, dini İslam’a göre yaşayan insan demektir. Aklını kullanmayanlara Allah şöyle demiştir: “Kendi arzusunu kendine ilah yapanı gördün mü? Allah’a karşı onu sen mi koruyacaksın? Onların çoğunun söz dinlediğini veya aklını kullandığını mı sanıyorsun? Onlar aynı en’âm gibidirler. Aslında girdikleri yol kendilerini onlardan da aşağı seviyeye düşürür” (25/43-44). A. Bayındır
     “İslam
Allah’ın kainatı yönettiği sistemin adıdır. İslam insanlığın her şeyidir. Ey insanoğlu! Unutma ki Allah’a her şeyini borçlusun. Borçlu olduğunu itiraf et. İtiraf ettiğinde O senin borcunu silecek, üstüne de cennetinde sana yer verecek. İslam, bu anlamda kurtuluştur. İslam, Allah’a teslimiyettir ve insanın iki cihan saadetidir”.  M. İslamoğlu
 
    İslam’ın şartları; “Allâh’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed’in onun kulu ve resulü olduğuna şâhitlik etmek, namaz kılmak, zekât vermek, hacca gitmek ve ramazan orucunu tutmaktır”.     
    Şehadet etmek (5/3): “Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü (Ben görmüş gibi inanırım ve şahitlik ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur ve yine görmüş gibi şahitlik ederim ki Muhammed Allah’ın kulu ve Resulüdür) sözünü inanarak söylemektir. Hiç kimse bu cümleleri söylemeye zorlanamaz; zorlanan kişinin şehadeti geçerli sayılmaz.  Şehadetin “Lâ ilâhe illallâh” bölümü tevhidi, “Muhammeden Resûlullah” bölümü de Hz. Muhammed’in risaletini ifade eder. Allah’a teslim olmak, onun kitabına uymakla olur. Aklını kullanmayanlara Allah şöyle demiştir:                                                                       
    “Kendi arzusunu kendine ilah yapanı gördün mü? Allah’a karşı onu sen mi koruyacaksın (onun vekili mi olacaksın)? Onların çoğunun söz dinlediğini veya aklını kullandığını mı sanıyorsun? Onlar aynı en’âm (koyun, keçi, sığır, deve) gibidirler. Aslında girdikleri yol kendilerini onlardan da aşağı seviyeye düşürür”( 25/43-44). Allah kimin yola gelmesine karar verirse gönlünü İslam’a açar. Kimin sapıklığına karar verirse onunda içini daraltır 6/125. Fitne ortadan kalkıncaya ve din, bütünüyle Allah’ın dini oluncaya kadar siz, onlarla savaşa devam edin. 8/39                                                                         

 
   ——————————————————————————————————————————————–

    Helal gıdalar ve helal kadınlar;
   5. Bugün size, temiz olan her şey helâl kılındı. Kendilerine kitap verilmiş olanların yiyeceği size helâl 1, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir. İffetli mümin kadınlar ile sizden önce kitap verilmiş olanlardan iffetli olan kadınlar; mehirlerini vermeniz, sizin de iffetli olmanız, zinadan uzak durmanız ve onları gizli dost edinmemeniz şartıyla size helâl kılınmıştır2. Kim bu imanı (Kur’an’ı) görmezden gelirse yaptığı boşa gider ve ahirette kaybedenlerden olur3.
    Açıklamalar 1;
    (1) Öncekilerde helal olup da Kur’an’da haram kılınan bir yiyecek yoktur. Zira Kur’an kendisinden öncesini misliyle veya hayırlısı ile neshetmiştir (2/106). Bize helal kılınanlar Kur’an’ın son vahiy olmasından dolayı onlara da helal kılınmıştır. Böylece “Kendilerine kitap verilmiş olanların yiyeceği” ifadesine domuz eti girmez; çünkü domuz onlara da haram kılınmıştır. Böylece “bizden önce kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri” ile bizim yiyeceklerimiz arasında helallik-haramlık açısından bir fark kalmamış, bizim yiyeceklerimiz onlara, onların yiyecekleri bize helâl kılınmıştır.

    (2).Kadın olsun erkek olsun, namuslu olma, gizli veya açık olarak zinadan uzak durmak, evlenmede olmazsa olmaz şartlardır.  Zinadan uzak duran bir mümin erkek veya kadın, ancak kendi gibi zinadan uzak duran bir erkek veya kadınla evlenebilir. Bunları yaptıktan sonra tövbekâr olup kendini tamamen düzelten de namuslu sayılır.
    (3). Allah Teala burada, kendilerine kitap verilenlerin yiyeceklerinin ve onlardan bir hanım ile evlenmenin helal olduğunu bildirerek din farkının yiyecekler konusunda da evlenme konusunda da bir engel oluşturmadığını kesin hükme bağlamıştır. Onların iman esaslarından biri, gelecek nebiye inanmaktır. Hz. Muhammed bekledikleri nebi, Kur’an’ın da inanmaları gereken kitap olduğunu bilmelerine rağmen inanmayarak kafir olmaları onları, elinde kitap olmayan müşriklerden daha kötü konuma sokar. Şunu da bilmeli ki, Müslüman olmayanlarla evlenmek haram değildir ama tavsiye edilmez.
    —————————————————————————————————————————————————————————–
    Abdest ve teyemmüm;
    6. Ey inanıp güvenenler! Namaza kalktığınızda yüzlerinizi ve dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın. Başınızı ve bilek kemiklerine kadar ayaklarınızı mesh edin1. Eğer cünüp iseniz yıkanın. Hasta veya yolculuk halinde olursanız ya da sizden biri abdest bozduğu yerden gelirse yahut kadınlarınızla birleşir de su kullanma imkanı bulamazsanız temiz bir yüzeye yönelip onunla yüzünüzü ve ellerinizi meshedin2. Allah, size güçlük çıkarmak istemez. Ama sizi arındırmak ve size olan nimetini tamamlamak ister3. Belki görevlerinizi yerine getirirsiniz.
 
    Açıklamalar 1: (1). Mesh etmek (5/6), eli bir şey üzerinde gezdirmektir (38/33). Ayette, su bulamayanların teyemmüm etmeleri emredildiği için abdestte meshin ıslak elle yapılması gerektiği anlaşılır. Başı mesh etmek, ıslak eli başın üzerine sürmek; ayağı mesh etmek de ıslak eli bilek kemiklerine kadar ayağın üzerine sürmektir.
    Abdest almak (5/6): Ayette, “ellerinizi dirseklerinize kadar yıkayın” denilerek, sadece ellerin yıkanıp bırakılmaması, yıkanacak bölgenin dirseklere kadar uzatılması emredilmiştir.
    Teyemmüm: 4/43 ve 5/6. ayetlerde “yüzünüzü ve ellerinizi meshedin” şeklinde tarif edilen teyemmümde, “dirseklere kadar” ifadesi kullanılmadığı için, nebimiz de teyemmümü ellerini bileklerine kadar mesh ederek yerine getirmiş, dirseklerine kadar mesh etmemiştir. (3) Ayetteki “size olan nimetini tamamlamak ister” hükmünün, abdestle ilgili olduğu ve bunun önceki şeriat te var olan ve bu ayet gelinceye kadar Müslümanların da uyguladıkları “ayakları yıkama” hükmünün meshe çevrilmesidir. “Allah size güçlük çıkarmak istemez” ifadesi de buna işaret etmektedir. Ayette, sadece namaz için abdest alınır, denmektedir.
    Açıklamalar 2:
    Abdesti bozan şeyler;
büyük ve küçük tuvaletler, yellenme ve cinsel ilişkidir. Vücuttan kan çıkması, kadınlara elle dokunma, kadınların adet kanı ve uyku abdesti bozmaz. Yatarak uyumak, yellenmeye sebep olacağından abdest bozucu olarak kabul edilmiştir. Tırnak kesmek, kına, oje abdeste ve gusle mani değildir.                                                                
    Ayakları çorap üzerinden mesh etmek: Medine döneminde önce teyemmümü açıklayan Nisa 43. ayet, sonra da abdesti açıklayan Maide 6. ayet inmiştir. Bu ayette “Ayakları topuklara kadar mesh edin” denmiş olduğu halde, ayet bir kısım kitaplarda “ayakları yıkayın” şeklinde açıklanmıştır. Oysaki Rabbimiz, abdest alırken ayaklara mesh edilmesini emretmektedir.

    Hz. Aişe “Allah Resulü, Maide suresi indirildiğinden Allah’a kavuşuncaya kadar ayaklarına mesh etmeye devam etti” diye rivayet etmiştir. Ebu Hanife’nin de ömrünün son zamanlarında çorapları üzerine mesh etmiş olduğu ve “Vaktiyle insanları alıkoyduğum işi kendim yaptım” dediği rivayet edilmiştir. Bütün mesheplerde çorap üzerine ve çıplak ayağa mesh edilir.  
    Gusül (Boy abdesti: 5/6): Kuru yer kalmamak üzere bütün vücut iyice yıkanır, sonra namaz abdesti alır gibi abdest alınır. 
    Teyemmüm (5/6): Dinimize göre abdest almak veya gusletmek için su bulunmazsa veya su olduğu halde kullanılması mümkün değilse (korku, hastalık, suyun uzakta olması) temiz toprak, toprak türü şeyler ya da temiz bir yüzey ile temizlenmek demektir. Teyemmüm, hem abdest hem de gusül yerine geçer. Su bulununca veya özür ortadan kalkınca teyemmüm bozulur.      
 
   Teyemmüm alınışı: Parmaklar açık şekilde iki el toprağa vurulur, eller kaldırılır ve birbirine hafifçe vurulup tozlar silkelenir. İki elle bütün yüz mesh edilir. Sonra iki el açık şekilde tekrar toprağa vurulur, sol elin baş parmak dışındaki parmaklarının içi ile sağ el, parmak uçlarından bileğe kadar mesh edilir. Aynı işlem sol el için yapılır.                    
    Müminler! Sarhoşsanız, ne dediğinizi bilinceye kadar; cünüpseniz yıkanıncaya kadar, namaza yaklaşmayın. Seyir halinde olursanız o başka. Hasta veya seferi iseniz yahut biriniz tuvaletten gelmişse ya da kadınlara temas etmiş olup su da bulamazsanız temiz bir toprağa (yüzeye) teyemmüm edin. Ondan yüzünüzü ve ellerinizi silin (Mesh edin)”. (4/43)

    
———————————————————————————————————————————————

    Allah’a verilen sözün hatırlanması;
    7. Allah’ın size olan nimetini ve sizinle sözleştiğinde ona verdiğiniz sözü hatırlayın. Hani “Dinledik ve gönülden boyun eğdik!” demiştiniz1. Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakının. Allah içinizde olanı bilir.

    Açıklamalar 1;
    (1) Bir Müslüman her namazda şöyle der: (Allah’ım!) Kulluğu doğrudan sana yapar, yardımı doğrudan senden isteriz. Bizi doğru yoluna kabul et; kıymet verdiğin kimselerin yoluna; öfkeni hak etmemiş ve sapıtmamış olanların yoluna! (1/5-7).  Böylece Allah’ın istediği teslimiyeti kabul etmiş, “Dinledik ve gönülden boyun eğdik!” demiş oluruz.
 
    —————————————————————————————————————————————————————————-
    Allah için dik duran ve hakka uygun şahitlik yapan kimseler olun;
  
8. Ey inanıp güvenenler! Allah için dik duran ve hakka uygun şahitlik yapan kimseler olun. Bir topluluğa olan nefretiniz, sizi adaletsiz davranmaya itmesin. Siz adil olun! Yanlıştan korunmak için uygun olan budur. Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakının. Allah, yaptığınız her şeyin iç yüzünü bilir.  

    ———————————————————————————————————————————————–
    Allah’tan müminlere büyük ödül var. Müminler yalnız Allah’a dayansınlar;
    9. Allah, inanıp güvenen ve iyi işler yapanlara vaat etmiştir: Onlar için hem bağışlanma hem de büyük bir ödül vardır.         10. Ayetlerimiz karşısında yalana sarılarak kâfirlik edenler (onları görmezlikte direnenler) var ya! Onlar da o yakıcı ateşin ahalisidir. 11. Ey inanıp güvenenler! Allah’ın üzerinizde olan nimetini hatırlayın; hani bir topluluk sizi ele geçirip yok etmeye kalkışmıştı da Allah onların ellerini sizden çekmişti. Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakının. Müminler, yalnız Allah’a dayansınlar.

    ———————————————————————————————————————————————–
    Hz. Musa ve halkı;
    20. Bir gün Musa halkına şöyle demişti: “Ey halkım! Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani içinizden nebiler çıkarmış, sizi hükümranlar yapmış ve çağdaşlarınızdan hiç kimseye vermediğini size vermişti. 21. Ey halkım! Allah’ın sizin olsun diye kayda geçirdiği şu tertemiz yere girin; sırt çevirmeyin, yoksa kaybedenlere dönüşürsünüz.” 22. Dediler ki: “Bak Musa! Orada çok zorba bir halk var. Onlar çıkmadıkça biz asla oraya girmeyeceğiz. Eğer onlar çıkarlarsa o zaman gireriz.” 23. O yere girmeye korkanların arasından Allah’ın nimet verdiği iki kişi şöyle dedi: “Onların yanına şu kapıdan girin; oradan girerseniz hakim olanlar siz olursunuz. İnanıp güveniyorsanız yalnız Allah’a dayanın”

    24. Dediler ki: “Bak Musa! Onlar orada oldukça biz asla oraya girmeyiz. Sen ve Rabbin gidin, onlarla ikiniz savaşın! Biz işte şurada oturup bekleyeceğiz.”                                       
     25. Musa dedi ki: “Rabbim! Benim kendimden ve kardeşimden başkasına gücüm yetmiyor. Bizi, yoldan çıkmış bu topluluktan ayır!” 26. Allah dedi ki: “Artık orası onlara kırk yıl yasaktır. Onlar burada şaşkın şaşkın dolaşıp duracaklar. Yoldan çıkmış bu topluluğa üzülme!”
     —————————————————————————————————————————————————————————-
   
Allah sadece, kendisini yanlışlardan koruyanların sunusunu kabul eder;
    27. Onlara, Âdem’in iki oğluyla ilgili haberi tüm gerçekliği ile anlat: Bir gün ikisi de birer sunu1 takdim etmişler, birininki kabul edilmiş, diğerininki edilmemişti. Sunusu kabul edilmeyen “Seni kesinlikle öldüreceğim!“ deyince kardeşi şöyle demişti: “Allah sadece kendisini yanlışlardan koruyanlardan (muttakilerden) kabul eder.  28. Sen elini beni öldürmek için kaldırırsan, ben elimi asla seni öldürmek için kaldırmam. Çünkü ben, bütün varlıkların Rabbi olan Allah’tan korkarım. 29. İsterim ki sen, hem benim günahımı (Beni öldürmen günahını), hem kendi günahını yüklenesin de o ateşin ahalisinden olasın. Yanlış yapanların cezası işte budur.” 

    30. Sonunda nefsi onu, kardeşini öldürmeye ikna etti, o da öldürdü. Böylece kaybedenlerden oldu.
    Açıklamalar 1;
   (1) Nitekim Habil ve Kabil’in Tevrat’taki kıssası, sunulardan birinin toprak mahsulü, diğerinin ise hayvan cinsinden olduğunu göstermektedir: “Habil çoban oldu, Kabil ise çiftçi. Bir gün Kabil toprağın ürünlerinden Rabb’e sunu getirdi. Habil de sürüsünde ilk doğan hayvanlardan bazılarını getirdi. Rab Habil’i ve sunusunu kabul etti. Kabil’in sunusunu ise reddetti. ;

    ———————————————————————————————————————————————-
    Allah’a ve elçisine karşı savaşanların cezası;   
    33. Allah’a ve resulüne karşı savaşan ve yeryüzünde bozgunculuk yapmak için uğraşanların cezası; öldürülmeleri veya asılmaları ya da ellerinin ve ayaklarının çapraz olarak kesilmesi yahut bulundukları yerden sürgün edilmeleridir1. Bu, dünyada uğrayacakları rezilliktir. Onların ahirette hak ettiği ise büyük bir azaptır. 34. Onları yakalamanızdan önce tövbe edenlere (dönüş yapanlara) bu cezalar uygulanmaz. Bilin ki Allah, çok bağışlayan ve ikramı bol olandır.
   
Açıklamalar 1;
    (1)
Bu ayette “bozgunculuk yapma” ile “Allah ve resulüyle savaş” suçlarının ikisi birden işlenmektedir. Bu suç, toplumdaki can ve mal güvenliğini ortadan kaldırmaya yönelik terör ve eşkıyalık suçudur. Bunlardan adam öldürenler, öldürülür. Adam öldürmemiş ama organize bir eylem ile insanların mallarını ellerinden almış olanların da elleri ve ayakları çaprazlama kesilir. İnsanları yurtlarından uzaklaştıranlar ise sürgün edilirler. Bu, Allah’ın suçla ceza arasında kurduğu dengenin gereğidir. Bu iki suç birlikte işlenmediği takdirde suçlulara bu dünyada insanlar tarafından verilecek bir ceza yoktur.
    *Her suçun ahiret boyutu vardır. Ahrette ceza görmemek için tevbe gerekir. Allah buyurur ki: “Kim bir kötülük işler veya kendini kötü duruma sokar, sonra Allah’tan bağışlanma dilerse, görür ki Allah’ın bağışlaması çok, ikramı boldur.”(4/110)
    ————————————————————————————————————————-

    Müminlerin nitelikleri;
    35. Ey inanıp güvenenler! Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakının. Sizi O’na yöneltecek vesile1 arayın ve Allah yolunda cihad edin (elinizden geleni yapın) ki umduğunuza kavuşasınız.  (“O’na vesile arayın” yani “onu hoşnud edecek ameller işleyerek ona yaklaşmayı dileyin”.
   
Açıklamalar 1;
    (1) Ayette geçen vesile, kulu Allah’a yaklaştıran şeydir. Bunlar iman ve salih amellerdir. Allah, kendisine yaklaşmak için nebileri, melekleri, salih kulları veya başka varlıkları vesile kılmayı yasaklamıştır. Çünkü bu, Allah’a yaklaşmak değil, onu ikinci sıraya koyup ondan uzaklaşmaktır. Bu da Allah’ın asla affetmeyeceği şirk günahı olur.

    Açıklamalar 2;
     Vesile; bir müminin, Allah’a yaklaşmak veya bir dileğinin kabul edilmesini ya da bir musibetin defedilmesini sağlamak amacıyla dua esnasında vasıta kılabileceği Allah’ın güzel isimlerinden biri veya işlediği güzel amelleridir.
    Allah’a yakınlaştırmada neler vesile olabilir? Allah, kendisine yakınlaşmak için vesile aranmasını istemiş ve emretmiş olduğu gibi, nelerle kendisine yakınlaşılacağını da Kitapta zikretmiştir. Allah, Kur’an ile müminlere rehberlik yapmakta, onları eğitmekte, bilgilendirmekte ve onlara çıkış yolunu göstermek­tedir. İnsanı rabbine yaklaştıracak en mükemmel vesile ‘Tevhit ve Salih ameldir’. İman etmiş olarak iyi iş yapmak, birbirlerine doğruları ve sabrı tavsiye edenlerden olmaktır. Yine imanlı olarak Allah’tan çekinerek kendini korumuş olmak ve O’nun yolunda bütün gücü ile yani canı ve malı ile mücadele (cihat) etmektir. Allah’a yaklaştıracak şeylerin ilki secdedir, kayıtsız şartsız Allah’a boyun eğmedir. “Secde et ve Allah’a yaklaş” 96/19.  
    Kulun üzerine farz kılınan namazı, orucu, haccı, zekatı ve nafile ibadetleri gücü nispetinde tatbik etmesi de onu Allah’a yaklaştıran birer vesiledir. İbn Kesir diyor ki: “Bunlar kabule şayan amelin unsurlarıdır. Yeter ki sırf Allah’ın (c.c.) rızası için yapılsın ve Rasûlullah (s.a.s)’ın şeriatına da uygun olsun”. ‘Vesile’ kelimesinin akla getirdiği asıl mana, Allah’ı razı edecek güzel ameldir. Bu da kendisine duacı olan hayırlı evlat, sadakayı cariye ve kendisinden istifade olunan ilimle olur. Râzî’ye göre vesile “Allah’ın rızasını ibadet ve taatla kazanmaktır ve en iyi vesile “kişinin kendi amelleridir” der.   
    Neler vesile olamaz?  İnsanın kendi seçtiği ve insan nefsinin sevip tayin ettiği şeyler Allah’a yakınlık vesileleri asla olamazlar. Ölü veya diriyi, peygamber veya sâlih kulu, insanın kendi dışındaki insanları Allah’a aracı yapmaya kalkmak şirktir. Unutulmamalı ki Allah’a vesile arama yükümlülüğü, peygamberler için de geçerlidir.  Allah Resulü buyuruyor ki:
    “Kızım Fatıma! Baban peygamber diye güvenme. O gün senin için bir şey yapamam. Allah’ın elinden nefsini sakın.” 5. MAİDE
    İslam’ın tarif ettiği vesileler dışında bir vesile ile Allah’a yaklaşılamaz. Kitaptan ve sahih sünnetten delili olmayan ibadetler ve ameller bid’attır. Allah Resulü buyuruyor ki: “Sonradan (dinde) icad edilen her şey bid’attır. Bütün bidatler sapıklık (dalalet)’tır”
.
   Konu ile ilgili ayetler:  *De ki “Ben de tıpkı sizin gibi insanım. Bana ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyolunmaktadır. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa iyi iş yapsın ve tek olan Rabbine kullukta, hiçbir şeyi O’na ortak saymasın.” 18/110
    *Size katımızda derece kazandıracak olan ne mallarınız ne de evlatlarınızdır. Ama kim inanıp güvenir ve iyi işler yaparsa böylelerine yaptıklarının karşılığı katlanarak verilir. Onlar güven içinde ve üstün konumlarda olurlar. 34/37
   *Yok, yok… Ona boyun eğme, sen Allah’a boyun eğ ve O’na yakın ol! 96/19
  

    ———————————————————————————————————————————————–
   
Kafirlik edenlerin hakkı, acıklı bir azaptır;
   
Kafirlik edenler var ya! Yeryüzündeki her şey, hatta bir o kadarı daha onların olsa kıyamet /mezardan kalkış gününün azabından kurtulmak için onların hepsini fidye olarak verseler bu onlardan kabul edilmez. Onların hak ettiği acıklı bir azaptır. 37. O ateşten çıkmak isterler ama çıkamazlar. Onların hak ettikleri kalıcı bir azaptır.
     ———————————————————————————————————————————————–

    Allah, tövbeleri kabul eder;
    38. Erkek hırsız ile kadın hırsızın ellerini kesin1 ki bu hem onların yaptıklarının karşılığı hem de Allah tarafından verilen caydırıcı bir ders olsun. Daima üstün olan ve doğru kararlar veren Allah’tır.
   39. Kim, yaptığı bu yanlıştan sonra tövbe eder ve kendini düzeltirse, Allah, onun tövbesini (dönüşünü) kabul eder. Allah, çok bağışlayan ve ikramı bol olandır. 40. Bilmez misin, göklerde ve yerde tüm yetkiler Allah’ındır! Azabı hak edene azap eder, bağışlanmayı hak edeni de bağışlar. Allah her şeye bir ölçü koyar.   
    Açıklamalar 1;
    (1) Bir malı çalan; mal sahibine, topluma, Allah’a karşı olmak üzere üç suç işlemiş olur. Bunların cezası, suçlunun elini kesmektir. Bu ceza kendine iyi bir ders olur. Suçlu, kendisi teslim olur ve iyi hal gösterirse el kesme cezasından kurtulur.
     
     ————————————————————————————————————————————————
     Allah, verdiği şeylerle insanları imtihan edecektir;                                              
    48. (Ey Muhammed!) Gerçekleri içeren bu kitabı sana, kendinden önceki kitapları tasdik edici ve koruyucu özellikte indirdik. O halde aralarında Allah’ın indirdiği ile hüküm ver. Sana gelen gerçekleri bırakıp onların arzularına uyma. Her biriniz için bir özel hüküm ve geniş yol oluşturduk1. Allah gerek görseydi2 sizi tek bir ümmet yapardı. Böyle olması, verdiği şeylerle sizi yıpratıcı bir imtihandan geçirmek içindir. Siz iyi işlerde yarışın. Hep birlikte dönüp geleceğiniz yer Allah’ın huzurudur. Anlaşmazlığa düştüğünüz konuları Allah size bildirecektir. 49. Aralarında Allah’ın indirdiği ile hüküm ver; onların arzularına uyma. Onlara karşı dikkatli ol! Allah’ın sana indirdiklerinin herhangi birinden uzaklaştırıp seni sıkıntıya sokabilirler. Yüz çevirirlerse bil ki bazı günahları sebebiyle Allah, onların başına bir iş gelmesini istiyordur. Zaten insanların çoğu yoldan çıkmıştır. 50. Onlar cahiliye3 hükümlerini (bilgisizce uygulamaya konan şeyleri) mi arıyorlar! Kesin bilgi peşinde olan bir topluluk için kimin hükmü Allah’ın hükmünden güzel olabilir!   

    Açıklamalar 1:  (1) Allah’ın sünnet (Sünnetullah:5/48): Bu, Allah’ın sünnet veya sünnetullah diye nitelediği ve gidilmesini emrettiği ana yoldur. Allah’ın bütün nebileri için belirlediği doğru yolu yani sırat-ı müstakimi ifade eder. O yola girmeyenler kaybederler.  Allah, her şeyi bir ölçüye göre var eder (54/49). İmtihanla ilgili şeyleri iyi ve kötü diye ikiye ayırmıştır (21/35). Allah, herkesin doğru yolda olmasını ister (4/26) ama sadece doğru şeyler yapanı doğru yolda sayar (24/46). Yaptığının doğru veya yanlış olduğunu da kişiye ilham eder. Onun için doğru davrananın içi rahat, yanlış davrananın içi de sıkıntılı olur (91/7-10). Allah insanlara, tercihlerine göre davranma hürriyeti vermeseydi kimse yanlış bir şey yapamaz, imtihan da olmazdı (16/93).    
    Allah, her şeyi size açık açık göstermek, sizi sizden öncekilerin sünnetlerine (yollarına) yöneltmek ve tövbenizi kabul etmek ister. Allah, daima bilen ve kararları doğru olandır 4/26       

     ——————————————————————————————————————————————
    Yahudileri ve Hristiyanları yakın dostlar edinmeyin;
    51. Ey inanıp güvenenler! Yahudileri ve Hristiyanları veliler (Yakın dost) edinmeyin. Onlar birbirlerinin velileridir. Sizden kim onları veli edinirse o da onlardandır. Allah, yanlışlar içinde olan bir topluluğu yola getirmez.

    Kitap ehlinden dost edinmek (5/51):
   
Hiçbir zümreye toptan yaklaşmayın. Kim bilir kaç defa aldatmıştır sizi “Ben Müslümanım” diyenlerden birileri. ‘Karpuzu seviyorum ama kabuğunu sevmiyorum, üzümü seviyorum ama çöpünü sevmiyorum’ diyebilmeliyiz.                                                                          M. İslamoğlu

    “Ey inanıp güvenenler, sizden önce kendilerine Kitap verilenler arasından dininizi hafife alıp oyun edinenleri ve ayetleri görmezlikten gelen diğerlerini veli edinmeyin. İnanıp güveniyorsanız Allah’tan çekinin”5/5. Ehl-i Kitap içinde öyleleri var ki yığınla altını emanet etsen aldığı gibi geri verir. Öyleleri de var ki bir dinarı emanet etsen, tepesine dikilmezsen vermezler3/75
    —————————————————————————————————————————————
    Müminlerin nitelikleri;
    54. Ey inanıp güvenenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki, daha sonra Allah bir topluluk getirir. Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Müminlere alçak gönüllü, kâfirlere karşı dik duruşlu olur; Allah yolunda cihad eder (ellerinden geleni yapar)1 ve kınayanın kınamasından da korkmazlar. İşte Allah’ın lütfu budur; onu, gereğini yapana verir. Allah, imkânları geniş olan ve daima bilendir. 55. Sizin veliniz (en yakınınız) sadece Allah, resulü, namazını özenle ve sürekli kılan, Allah’a boyun eğerek zekatını veren müminlerdir. 56. Kim Allah’ı, resulünü ve müminleri kendine veli (yakın dost) edinirse bilsin ki galip gelecek olanlar Allah’tan yana olanlardır.   
     Açıklamalar 1;
    (1) Cihad, düşmanın, şeytanın veya arzuların baskısına karşı Allah’ın emrine uymak için verilen her türlü mücadeledir. Allah yolunda savaş, cihadın çok önemli bir parçasıdır.

    ————————————————————————————————————————————–
    Elçinin görevleri;
   
67. Ey Resul! Rabbinden sana ne indirilmişse sen onu tebliğ et (insanlara ulaştır)1. Eğer böyle yapmazsan, onun verdiği elçilik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah, seni insanlardan koruyacaktır. Allah, ayetleri görmezlikte direnen topluluğu yola getirmez.                  
    Açıklamalar 1;
    (1)
Allah’ın emrettiği tebliğ görevi, onun indirdiği ayetleri insanlara anlayacakları dilde ulaştırmaktır (14/4). Resulün tebliğ görevinin tanımı “ayetleri okuma, muhatabı geliştirme, kitap ve hikmeti öğretme” şeklindedir (2/129, 151; 3/163; 62/2).
    Açıklamalar 2;

    Hz. Muhammet, Allah’ın Elçisiydi. 1. Görevi, kendine gelen vahyi kendinden bir şey katmadan ve ondan bir şey çıkarmadan insanlara ulaştırmaktı. O,  görevini yaptı ve Kur’ân’ı insanlara ulaştırdı. Allah’ın son resulü öldüğü için şimdi bizim muhatabımız olan resul, sadece Kur’an’dır (3/144) ve Kur’an’ı insanlığa ulaştırma görevi artık bizdedir (5/67). 
İkinci görevi; tebliğ ettiği vahyi, tebliğ ettiği insanlara öğretmektir. Bu konuda inen ayette de Allah şöyle buyuruyor:

    “Nitekim (iyiliklerimi tamamlayayım diye) içinizden size bir elçi gönderdim. O size ayetlerimizi okur, sizi geliştirir, size Kitab’ı ve hikmeti öğretir, size bilmediğinizi öğretir”2/151.Allah elçilerine; vahiy olarak indirdiği sözlerini insanlara, onların anlayacağı dilde ulaştırma (tebliğ), açık açık anlatma (beyân), müjdeleme ve uyarma görevi vermiştir. Maksat onun indirdiği ayetleri insanlara anlayacakları dilde ulaştırmaktır.    
     Elçinin sözlerinde asıl vurgu ayetleredir.
 Uhud savaşında nebimizin öldüğüne dair haberlerin yayılması üzerine şu âyet inmişti: “Muhammed sadece bir elçidir ve ondan önce de nice elçiler gelip geçmiştir. Ölür yahut öldürülürse geriye mi döneceksiniz? Dönekler Allah’a hiç bir zarar veremez. Allah şükredenleri ödüllendirecektir”.3/144 

   Allah’ın son elçisi öldüğü için, O’nun ölümünden sonra bizim muhatabımız olan elçi, sadece Kur’an’dır. Kur’an’da, elçilerin görevinin tebliğle sınırlı olduğunun altı defalarca kalın çizgilerle çizilidir.
     Elçiler veya kişiler tebliği sunarken zaten sunulan metnin kendisi uyarıcı, korkutucu, müjdeleyici veya açıklayıcı bir konumdadır. Mesajı ileten kişinin kendisi bu konumda değildir. Zaten vahyin amacı dini anlatmanın yanında uyarmak, korkutmak, müjdelemek ve ihtilaf edilen konular hakkında açıklamalarda bulunmaktır. Elçi kimseyi yola getiremez ama Allah doğru yola gelmeyi tercih edeni doğru yola getirir.     
    Peygamberler ne halka karşı Allah’ın vekilliğini, ne de Allah’a karşı hal­kın vekilli­ğini yaparlar. Elçi kimseyi yola getiremez. Elçi sadece doğru yolu gösterir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: 
    “Sen, istediğini yola getiremezsin, ama Allah, isteyeni yola getirir. Çünkü yola gelecekleri en iyi o bilir.” (28/56).       
    “Rabbimiz! Onlara kendi içlerinden bir elçi görevlendir de senin ayetlerini onlara, bağlantılarıyla birlikte okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları geliştirsin. Daima üstün olan ve bütün kararları doğru olan sadece sensin!” 2/129 
 
     “Yüz çevireceklerse çevirsinler, biz seni onlara bekçi göndermedik. Sana düşen sadece tebliğdir.” (42/48)

     “De ki “Benim size ne zarar vermeye gücüm vardır, ne de olgunlaştırmaya.” De ki “Beni Allah’ın azabından hiç kimse kurtaramaz. Ben ondan başka bir sığınak da bula­mam. Benim görevim sadece Allah’tan olanı, onun gön­derdiklerini tebliğdir, o kadar.” (72/21-23). Resullere apaçık tebliğden başka ne düşer?” (16/35)
    ———————————————————————————————————————–
    Tevratı, İncil’i, Kur’an’ı tam olarak uygulamadıkça temelleri olmaz;
    68. De ki: “Ey ehlikitap (kitaplarında uzman olanlar)! Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbinizden size indirilmiş olanı (Kur’an’ı) tam olarak uygulamadıkça bir temeliniz olmaz.” Rabbinden sana indirilen (Kur’an), onlardan çoğunun azgınlığını ve kâfirliğini artıracaktır. O kâfirler topluluğuna üzülme.

    69. (Kur’an’a) inananlar ile Yahudiler, Sâbiîler ve Hristiyanlar var ya! Onlardan her kim Allah’a ve ahiret gününe inanır da iyi işler yaparsa onların üzerinde ne bir korku olur ne de üzülürler1.
   
Açıklamalar 1;

    2/62, 22/17: Kendisine bir elçinin tebliği ulaşmayan kimse, sadece bile bile şirk koşmaktan (2/22) ve bildiği doğrulardan sorumlu tutulur.  
    ————————————————————————————————————————————–
 
  “Allah, Meryem oğlu Mesih’tir” diyenler kâfir oldular;
    72. “Allah, Meryem oğlu Mesih’tir1 diyenler kâfir oldular. Oys
a Mesih şöyle demişti: “Ey İsrailoğulları! Hem benim hem de sizin Rabbiniz (Sahibiniz) olan Allah’a kulluk edin. Kim Allah’a ortak koşarsa Allah ona cenneti yasak eder. Onun gideceği yer ateştir. Yanlış yapanların yardımcısı olmaz.” 73. ”Allah üçün üçüncüsüdür.” diyenler de kâfir oldular. Oysa tek tanrı dışında tanrı yoktur1. Söyledikleri bu sözden vazgeçmezlerse, kafirlik eden o kimseleri acıklı bir azap saracaktır.

    74. Allah’a tövbe edip (dönüş yapıp) ondan bağışlanmalarını isteseler olmaz mı? Allah, çok bağışlayan ve ikramı bol olandır. 75. Meryem oğlu Mesih sadece bir resuldür. Ondan önce de nice resuller geldi geçti. Annesi (Meryem) özü sözü doğru bir kadındı, ikisi de (herkes gibi) yer içerdi. Sen şu ayetleri onlara nasıl açıkladığımıza bak. Bir de onların o yalana nasıl sürüklendiklerine bak! 76. De ki: “Size zarar veya fayda verme yetkisi olmayan birini Allah ile aranıza koyup ona kulluk mu ediyorsunuz?” Allah, her şeyi dinleyen ve bilendir.        
    Açıklamalar 1;
    (1) “Şüphesiz, Allah tek ilahtır” 4/171.                                                                                    
    Katolik Kilisesi yayınında şu ifadeler yer alır:“İsa, Allah’ın elçisidir. Havariler zamanında İsa, gerçek anlamda insan sayılırdı. Onun Allah’ın oğlu olduğu iddiasını Pavlus ortaya attı. Bunu doğru sayan karar, üçüncü yüzyıldan sonra Antakya’da alındı. 325’te toplanan Ökümenik İznik Konsili de İsa’nın yaratılmış olmadığına, Baba’dan doğduğuna ve onunla aynı özden olduğuna karar verdi. Üçüncü Ökümenik Efes konsili 431’de şu kararı aldı: “İsa, kendi kişiliğini, akıllı ruhla canlandırılmış bir bedenle birleştirerek insan olmuştur. Meryem Ana ise, gerçek anlamda Tanrı’nın anasıdır.”

    ————————————————————————————————————————————–
    İsrailoğullarında kafir olanların lanetlenmesi;
    78.İsrailoğullarından kafirlik edenler, Davud’un ve Meryem oğlu İsa’nın diliyle lânetlendiler (dışlandılar). Bunun sebebi, sınırları aşıp isyan etmeleriydi. 79. Birbirlerini, işledikleri kötülüklerden sakındırmazlardı. Yapmakta oldukları şey ne kötüydü.         81. Eğer Allah’a, nebisine ve ona indirilmiş olana (Kur’ân’a) inanıp güvenselerdi kâfirleri veli (yakın dost) edinmezlerdi. Ama onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.
     —————————————————————————————————————————————-
    Müminlere en sıcak davrananlar “Hristiyanız” diyenlerdir;
    82. İnsanlar içinde müminlere düşmanlığı en katı olanların, Yahudiler ile müşrikler olduğunu göreceksin1. Müminlere en sıcak davrananların ise “Biz Nasraniyiz (Hristiyanız)” diyenler olduğunu göreceksin. Bunun sebebi içlerinde keşişlerin2 ve rahiplerin bulunması ve onların kibirlenmemeleridir. 83. Bu resule indirileni dinlediklerinde ona inen gerçeği tanımalarından dolayı onların gözlerinden yaşlar boşaldığını görürsün. Derler ki: Rabbimiz! İnanıp güvendik; bizi buna şahit olanlarla birlikte yaz. 84. Rabbimizin bizi iyiler topluluğuna katmasını beklerken ne diye biz Allah’a ve bize gelen bu gerçeğe inanıp güvenmeyelim ki!” 85. Böyle demelerinden dolayı Allah onlara sürekli kalmak üzere, içinden ırmaklar akan cennetler (bahçeler) verecektir. Güzel davrananların alacağı karşılık işte budur.

    86. Kafirlik eden ve ayetlerimiz karşısında yalana sarılanlar var ya! Onlar o yakıcı ateşin ahalisidir.  
    Açıklamalar 1;
    (1) Siz bütün kitaplara inanırsınız ama onlar sizinle karşılaşınca “İnandık!” der, kendi başlarına kalınca öfkelerinden tırnaklarını yerler. (2) Taşralı Arapların kâfirliği de münafıklığı da daha güçlüdür. 
     —————————————————————————————————————————————-
   Allah’ın size verdiği rızıkların helâl ve temiz olanlarından yiyin;
    87. Ey inanıp güvenenler, Allah’ın size helâl kıldığı şeylerin temiz olanlarını haram sayıp da aşırı gitmeyin! Allah, sınırları aşanları sevmez. 88. Allah’ın size verdiği rızıkların helâl ve temiz olanlarından yiyin. İnanıp güvendiğiniz Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakının.
     —————————————————————————————————————————————–

    Yeminlerde sorumluluk;                                                                    
    89. Allah, yeminlerinizin kasıtsız olanlarından sizi sorumlu tutmaz. Ama belli bir maksatla yaptığınız yeminlerden dolayı sorumlu tutar. Bunun keffareti, ailenize yedirdiklerinizin ortalamasından on miskini (çaresizi) doyurmak veya giydirmek ya da boyunduruk altında olan birini hürriyetine kavuşturmaktır. Bunları bulamayanın üç gün oruç tutması gerekir. Bu, ettiğiniz yemini bozmanın keffaretidir. Yeminlerinizi tutun. Allah, ayetlerini size böyle açıklar ki görevinizi yerine getiresiniz.

     ————————————————————————————————————————————–
    Hamr, Kumar, Şans oyunları, İçki;
    90. Ey inanıp güvenenler! İçki – uyuşturucu çeşitleri1 sunaklar2 ve kumar çeşitleri3,  ve piyango şeytan işi pisliklerdir. Onlardan uzak durun ki umduğunuza kavuşasınız. 91. Şeytanın isteği, içki – uyuşturucu ve kumar çeşitleriyle aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ın emirlerini hatırlamaktan ve namazdan alıkoymaktır. Artık vazgeçersiniz, değil mi?

    Açıklamalar 1;
    (1)  “Hamr, aklı örten anlamındadır. Sarhoş edici tüm içkileri ve uyuşturucu maddeler aklı örttüğü için onların hepsi hamrdır. Nebimizin şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Sarhoşluk veren her şey hamrdır. Sarhoş eden her şey haramdır.”

    (2) Sunak, tapınaklarda üzerinde kurban kesilen ve adakların adandığı taştan ya da mermerden masalara denir.
    (3) Kumar, ayetlerde “hamr” ile birlikte zikredilir (2/219, 5/90-91).  Malın kolayca kazanılmasına ve kaybedilmesine yol açan her türlü kumar bu kapsama girer.
    Açıklamalar 2;      
  
 Hamr; kumar, içki, ism: Hamr,  insanın aklını örten, zayıflatan şeydir.Kişiyi uyuşturan ve sarhoş eden her türlü maddenin kullanımı bu kapsama giren büyük günahlardandır. Hamr, ilk defa Mekke’de inen (16/67) ayetle konu edilmiştir.  İçki ve kumar, kişiyi yavaşlatıp iyiliklerden uzaklaştırdığı gibi kötülüklere de yaklaştırır. Bunlar, sarhoş edici ve uyuşturucu (narkotik) maddelerdir.Ayet inince Allah Resulü s.a.v. bunu Medine sokaklarında ilan ettirmiştir. Müezzin sokaklarda “Ey Müminler! Biliniz ki, şarap haram kılınmıştır” diye bağırmıştır. Bunu duyanlar şarapları sokaklara dökmüşlerdir. İçki, büyük bir ekonomik faaliyet olduğu gibi piyango geliri de bazı sosyal ihtiyaçlar için kullanılabilir. Ama bunların zararı, faydalarından büyük olduğundan büyük günah sayılmışlardır.
   
Kur’an da içki yasağından bahseden 4 ayet Nahl 16/67, Bakara 2/219, Nisa 4/43 ve Maide 5/90. ayetleridir. İçkinin haram olduğundan önce “Sana içki ve uyuşturucu çeşitleri ile kumar çeşitlerini sorarlar. De ki ikisinde de insanlar için büyük zararlar (ism) ve bazı yararlar vardır. Her ikisinin de zararları yararlarından büyüktür 2/219”. ayette bahsedilmiştir. Kur’an da geçen İsm, Allah’ın haram kıldığı şeylerden olduğuna göre içki haramdır ve Maide 5/90. ayet ile yasaklanmıştır.  

    ————————————————————————————————————————————-
    Müminlerin görevleri;
    92. Allah’a gönüllü olarak boyun eğin, Resulüne (elçisinin getirdiğine)1 gönüllü olarak boyun eğin ve dikkatli olun. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki elçimize düşen, açık bir tebliğden ibarettir.

    93. Allah’a inanıp güvenen ve iyi işler yapanlar; kendilerini yanlışlardan korur, Allah’a inanıp güvenmeyi sürdürür, iyi işler yapmaya devam eder, inanıp güvenerek yanlışlardan korunur, korunmayı sürdürür de güzel davranırlarsa daha önce yiyip içtiklerinden dolayı bir günahları kalmaz2. Allah güzel davrananları sever.
    Açıklamalar 1;
    (1) Resul, “birine gönderilen söz” anlamına geldiği gibi “o sözü iletmek için gönderilen elçi” anlamına da gelir.  Allah’ın elçilerinin görevi, onun sözlerini insanlara ulaştırmaktır. Bu sebeple Kur’an’da geçen  Allah’ın resulü ifadelerinde asıl vurgu ayetleredir. Hz. Muhammed öldüğü için bizim muhatabımız olan resul, sadece Kur’an’dır (3/144).  

    (2) Bu ayet, tevbe edip durumlarını düzelten kişilerin daha önceden yiyip içmiş oldukları haram şeylerden sorumlu tutulmayacaklarını bildirmektedir. 
     ————————————————————————————————————————————-
   Kabe’nin saygınlığı;
    97. Allah, dokunulmaz bina olan Kâbe’yi, insanlar için dirlik düzenlik sebebi kıldı. Haram aylarını, hacıların yanlarında getirdikleri kurbanlık hayvanları ve onlara takılan gerdanlıkları da öyle. Bu, Allah’ın göklerde ve yeryüzünde olan her şeyi bildiğini öğrenmeniz içindir. Her şeyi bilen Allah’tır. 
    ————————————————————————————————————————————–

    Allah’ın nitelikleri ve Resulün görevleri;                                                             
    98. Bilin ki Allah, suçla ceza arasında sıkı bağ kurar. Şüphesiz Allah, çok bağışlayan ve ikramı bol olandır. 99. Resule düşen, sadece tebliğdir (ayetleri bildirmektir). Allah, açığa vurduğunuzu da gizlediklerinizi de bilir.     
    ————————————————————————————————————————————

    Hz. Peygambere hitap;
    100. De ki: “Pis şeyler ile temiz şeyler bir olmaz; isterse pis şeylerin çokluğu seni etkilemiş olsun”.
Ey aklıselim sahibi olanlar, Allah’a karşı yanlış yapmaktan sakının ki umduğunuza kavuşasınız.

    104. Onlara “Allah’ın indirdiğine yani resulün getirdiğine gelin!” denildiğinde, ”Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter!” derler. Ya ataları bir şey bilememiş ve doğru yola da girmemişlerse?
     ————————————————————————————————————————————-
    Müminlere hitap;
    15. Ey inanıp güvenenler! Siz kendinizden sorumlusunuz. Doğru yolda olduğunuz sürece yoldan çıkanların size zararı olmaz. Hepinizin dönüp geleceği yer Allah’ın huzurudur. O, size neler yaptığınızı bildirecektir.
      —————————————————————————————————————————————

    Allah’ın Hz. İsa’ya hitabı;
    109. Allah, elçilerini topladığı günde onlara “Size ne cevap verildi?” diye soracak, onlar da “Bizim bu konuda bir bilgimiz yok. Bütün gaybı (her şeyin iç yüzünü) bilen sensin!” diyeceklerdir.

    116. O gün Allah şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi bu insanlara: “Beni ve anamı Allah’tan önce iki ilah edinin” dedin? İsa diyecek ki “Haşa! Ben sana içten boyun eğerim. Doğru kabul etmediğim bir şeyi söylemem mümkün değil. Eğer demiş olsaydım mutlaka bilirdin. Sen benim içimde olanı bilirsin ama ben senin içinde olanı bilmem. Bütün gaybı1 bilen sadece sensin!2
    117. Onlara sadece senin bana emrettiğini söyledim: “Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin!” dedim. Aralarında bulunduğum sürece onlara şahittim (o zaman bunu diyen yoktu). Ne zaman ki beni vefat ettirdin3, onları görüp gözeten sadece sen kaldın. Her şeye şahit olan sensin.
    118. Eğer onlara azap edersen, hepsi senin kullarındır. Ama bağışlarsan, daima üstün olan ve bütün kararları doğru olan sensin, yalnız sen!”
    119. Allah şöyle diyecektir: Doğru olanlara4 doğruluklarının fayda vereceği gün işte bugündür. İçinden ırmaklar akan cennetler onlarındır. Orada ölümsüz olarak sonsuza dek kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. Büyük başarı budur.
    120. Göklerin, yerin ve onlarda olan her şeyin tüm yetkisi Allah’ındır. O, her şeye bir ölçü koyar.

    Açıklamalar 1;
    (1)Gayb, duyu organlarıyla algılanamayan veya hakkında bilgi olmayan şeye denir.
    
(2)Gaybın bilinmesi: Onları (kıyamet konusunda yalana sarılanları), Allah ile aralarına koyup kulluk ettikleri ile beraber topladığı gün onlara şöyle diyecektir: “Şu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa kendileri mi yoldan saptılar?” Onlar şöyle cevap vereceklerdir: “Sana içten boyun eğeriz; senin dışında herhangi bir varlığın bize senden daha yakın olacağını kabul etmemiz söz konusu olamaz. Lakin sen onlara ve babalarına o kadar nimet verdin ki sonunda o zikri (senin kitabını) unuttular ve kaybetmiş bir topluluğa dönüştüler.” 25/17-18
   
Açıklamalar 2;
     (3) Vefat (39/42), işi biten ruhun bedenden ayrılmasıdır. Allah ruhu iki şekilde vefat ettirir, biri uykuya daldığında, diğeri de öldüğünde olur. Ruh, bilgisayarın işletim sistemi gibi bütün bilgileri korur. Onun için Allah, hem uyuyan hem de ölen bedenin ruhunu koruma altına alır. Uyuyan insanın ruhu uyandığında, ölen kişinin ruhu da vücut yeniden yaratıldığında geri döner (23/100, 81/7). Bu ayete göre Hz. İsa, vefatından sonraki ilk konuşmasını ahirette yapacağı için o, ölmüştür. Dünyaya tekrar gelmesi diye bir şey yoktur.                                                                                                                       
    (4)Doğruluk ve Doğru söylemek:
  Kur’an-ı Kerim’de, nerede bir peygamber övülmek istenmişse, onun çeşitli sıfatları içerisinde özellikle doğru söylemesine değinilmiştir.

    İmam Sadık (a.s) buyuruyor ki: Allah Teala, bütün peygamberleri doğru söylemek ve emanete hıyanet etmemek emri ile göndermiştir” ,  “Kişinin namaz kılıp oruç tutmasına aldanmayın. Çünkü namaz ve oruç onun için bir alışkanlık haline gelmiş de artık terk edemiyor olabilir. İnsanları doğru söylemeleri ve emaneti eda etmeleriyle tanıyın”, “Dili doğruyu söyleyen kimsenin ameli de temiz olur.”
    İslam, doğru konuşmayı insani bir erdem sayar. Doğru konuşma, amelin iyi olmasında etkilidir.  Bir toplumda huzur ve düzenin devamlı olabilmesi için o toplumu meydana getiren fertlerin doğruluk, doğru sözlülük, adalet, hukuka saygı, karşılıklı güven ve sevgi gibi ahlak ve hukuk kurallarına içtenlikle uymaları gerekir. Aksi halde o toplumda birlik ve beraberlikten, huzur ve mutluluktan, karşılıklı sevgi ve saygıdan söz edilemez. Rabbimiz müminleri en güzel şekilde uyarıyor:
    “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin. Çünkü böyle davranırsanız, Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar.”(33/70-71). Doğruluk insan onurunun ve sağlıklı bir toplum olabilmenin vazgeçilmez şartlarındandır. İnsan bu istikamette hareket ederse hem bu dünyada hem de ahret hayatında mutlu ve huzurlu olur.
    Peygamberimiz buyuruyor: Size doğru olmanızı emrederim. Çünkü doğruluk iyi olmaya, iyilik de cennete götürür.”   
    “Gerçek Müslüman elinden ve dilinden hiç kimsenin zarar görmediği kimsedir”. Bu sözle çok anlamlı bir ölçü getirmiştir. Buna göre Müslüman, kimseye zarar vermez, davranışlarıyla topluma örnek olur, doğru konuşur, sözleriyle kimseyi incitmez, kimsenin kalbini, hatırını kırmaz. Peygamberimizi rehber edinir. Çünkü Peygamberimiz doğruluk ve dürüstlüğün en güzel örneğidir. Güvenilir kişiliğinden dolayı peygamberliğinden önce ona “Muhammedül’emin” denilmiştir.                                     
     Mü’min, verdiği sözde durur, işini sağlam yapar, yalandan uzak durur, aldığı vazifeyi yerine getirir, emâneti ehline verir. Allah’a ibâdet ve itaatinde tam bir ‘sadâkat’ ahlâkı sergiler.   

    “Bizi dosdoğru olan yola ilet! Nimet verdiğin kimselerin yoluna. Kendilerine gazap edilmiş ve sapmışların yoluna değil!”1/6). Allah, şu kulu sever ki o; sattığında müsamahalı, aldığında, borcunu ödemede ve alacağını talep etmede yine müsamahalıdır.
     Kur’an doğru olmayı tavsiye etmekle kalmaz aynı zamanda doğru insanlarla beraber olmayı da emreder:
    “Rabbimiz Allah’tır deyip sonra dosdoğru yaşayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. ”(46/ 13)

   “Ey İman edenler! Allah’tan korkun ve doğrularla beraber olun.” (Tevbe 119)
    Bizler Müslüman olarak dinimizin güzelliğini sözlerimizde ve davranışlarımızda yansıtmalı, doğru kimseler olmalıyız. Aksi takdirde Müslüman olmayanlar bizim yalancılığımıza bakarak İslam hakkında çok yanlış düşüncelere sahip olabilirler.
    Ayetler ve hadisler:
   
 Sahibinin sözü doğruluk ve adalet bakımından tamdır. Onun sözleri yerine geçecek söz yoktur. O işitir, bilir. 6/115

     Allah adaleti, güzel davranışı, yakınlara veren el olmayı emreder. Çirkinliği, kötülüğü ve aşırılıkları yasaklar. Allah size öğüt verir, belki bilginizi kullanırsınız. 16/90,
     Sahibim! Bana doğru karar verme yeteneğini (hikmeti) ver ve beni iyiler arasına kat.
Benim, gelecek nesiller içinde doğru anılmamı nasip eyle. 26/83-84, Allah Resulü buyuruyor ki “Biliniz ki, gerçekten sözlerin en doğrusu Allah’ın kitabı olan Kur’an’ı Kerim’dir”.  “
Bir adamın namazı niyazı sizi aldatmasın, onun dirhemle dinarla münasebetine bakın”..                                                                                         
—————————————————————————————————————————————-