Çokluk, Güç ve İktidar Haklılığın Ölçüsü Olamaz

Batılın taraftarının çok olması asla haklı oldukları anlamına gelmez. Güç, iktidar ve maddi imkanlar zalimlerin, din istismarcılarının ve kötü insanların elinde olsa da bu durum onları haklı konuma getirmez.

İnsanların çoğu Allah’a karşı görevlerini yerine getirmez, aklını kullanmaz, heva ve heveslerine göre hareket ederler. Kur’an bu gerçeği çeşitli şekillerde defalarca dile getirmiştir. Durum böyle olunca “Bu kadar adam bilmiyor da sen mi biliyorsun, bu kadar kişi yanlış yapıyor bir siz mi doğru yoldasınız?” vs. itirazlar Kur’an’a göre geçersiz ve yetersizdir.

Konu ile ilgili ayetler şu şekildedir:

“… Aslında bunların çoğu güveni kötüye kullanır.” (Bakara, 100)

“… İnsanlara ikramda bulunan Allah’tır. Ama insanların çoğu O’na karşı görevini yerine getirmez.” (Bakara, 243)

“Ehl-i kitap da inanıp güvenseydi kendileri için iyi olurdu. İçlerinde inanıp güvenenler vardır ama çoğu yoldan çıkmıştır.” (Al-i İmran, 110)

“De ki “Ey Ehl-i Kitap! Sizin bizi yadırgamanızın sebebi, bizim Allah’a, bize indirilene ve bizden önce indirilene inanıp güvenmemizden başka nedir? Sizin çoğunuz yoldan çıkmış fasıklarsınız.” (Maide, 59)

“… Kâfir olanlar yalanlarını Allah’a mal ederler ve çoğu aklını kullanmaz” (Maide, 103)

“… De ki “Allah’ın mucize indirmeye gücü yeter.” Ama onların çoğu bunu bilmezler.” (En’am, 37)

“… Onların pek çoğu (gerçeği bilmelerine rağmen) kendilerine hakim olamazlar.” (En’am, 111)

-“Yeryüzündeki insanların çoğuna uyacak olsan seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar, sadece varsayımlarla hareket ederler. Onlar, sadece atarlar.” (En’am, 116)

“Onların çoğu, sadece kendi varsayımlarının peşine takılırlar. Varsayım, hiçbir şekilde gerçeğin yerini tutmaz. Allah, onların ne yaptıklarını bilir.” (Yunus, 36)

“Bilin ki göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Yine bilin ki Allah’ın tehdidi gerçekleşecektir ama onların çoğu bunu bilmezler.” (Yunus, 55)

“Şurası bir gerçek ki Allah’ın insanlara ikramı çoktur ama onların çoğu görevlerini yerine getirmezler.” (Yunus, 60)

“… Hüküm, Allah’ın hükmüdür. O, kendinden başkasına kul olmamanızı emretmiştir. Dosdoğru din işte budur. Ancak, insanların çoğu bunu bilmezler.” (Yusuf, 40)

“Sen yüzünü dosdoğru bu dine, Allah’ın insanları yarattığı fıtrata çevir. Allah’ın yarattığının yerini tutacak bir şey yoktur. İşte sağlam din budur. Ama insanların çoğu bunu bilmezler.” (Rum, 30)

“Ne kadar çırpınırsan çırpın, insanların çoğu sana inanmazlar.” (Yusuf, 103)

“ Onların çoğu (araya bir aracı koyup)müşrik olmadan Allah’a güven duymazlar.” (Yusuf, 106)

“De ki yeryüzünde dolaşın da öncekilerin sonu nasıl olmuş; bir görün. Onların çoğu müşrik kimselerdi.” (Rum, 42)

“Bu Kur’ân’da insanlara her örneği değişik şekillerde vermişizdir. Ama insanların çoğu, nankörlük dışında her şeye direnir.” (İsra, 89)

“… De ki “Delilinizi getirin. Benimle birlikte olanların Kitabı budur. Bu, benden öncekilerin de kitabıdır.” Onların çoğu, bu gerçeği bilmez de onun için yüz çevirirler.” (Enbiya, 24)

“… Hayır, o onlara gerçeği getirdi, ama pek çoğu gerçeklerden hoşlanmıyorlar.” (Mü’minun, 70)

“Andolsun biz bu Kur’an’da insanlara her çeşit misali türlü biçimlerde anlattık. Ama insan, tartışmaya her şeyden daha çok düşkündür.” (Kehf, 54)

“… Allah ne yaparsa güzel yapar ama onların çoğu bunu bilmezler.” (Nahl, 75)

“…Allah, buyruğunu yerine getirendir, ama insanların çoğu bilmezler.” (Yusuf, 21)

“… Göreceksin, onların çoğu sana karşı görevlerini yerine getirmeyecektir.” (A’raf, 17)

“… Şüphesiz Rabbin, insanlara karşı lutuf sahibidir, fakat çokları şükretmezler.” (Neml, 73)

“Biz seni bütün insanlara, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik ama çoğu insan bunu böyle bilmez.” (Sebe, 28)

“… İnsanların çoğu bilmese de Allah vaadinden caymaz dönmez.” (Rum, 6)

“Onların çoğunun verdiği sözü tutmadığını gördük. Onların çoğunun yoldan çıktığını gördük.” (A’raf, 102)

“İnsanın başı sıkışınca bize yalvarır. Sonra iyilik yaparak ona bir fırsat versek “Bu, bana bendeki bir ilme karşılık verildi” der. Oysa fırsat verilmesi bir fitnedir (kendilerini yakan bir imtihandır) ama çoğu bunu bilmez.” (Zümer, 49)

“Siz de öncekiler gibisiniz. Ama onlar sizden güçlüydüler. Malları ve evlatları daha çoktu. Kendi paylarından yararlanmaya baktılar. Öncekiler kendi paylarından nasıl yararlandılarsa sizde kendi payınızdan o şekilde yararlanmaya baktınız. Onların dalıp gittikleri gibi siz de dalıp gittiniz. Yaptıkları, dünyada da ahirette de boşa gitti. Umduğunu bulamayacaklar. Zarar edenler işte onlardır.” (Tevbe, 69)