Gaybı -Sadece- Allah Bilir

Gayb; duyu organlarımızla henüz ulaşamadığımız gizli olan varlık ya da varlıklardır.  Kur’an’da gaybın Allah tarafından bilindiği kesin ifadelerle ortaya konmuştur:

  • “Allah, göklerin ve yerin bilinmeyenlerini (gaybını) bilir. Kalplerde olanı bilen de odur.” (Fatır, 38)
  • “Göklerde ve yerdeki bütün bilinmeyenleri bilmek Allah’a mahsustur. Her iş O’na varır. Sen O’na kul ol ve O’na güvenip dayan. Senin Rabbin yaptığınız işlerden habersiz değildir.” (Hud, 123)
  • “Göklerin ve yerin bütün bilinmeyeni (gaybı) Allah’a aittir.” (Nahl, 77)
  • “De ki “Bütün gizli bilgiler Allah’a aittir.” (Yunus, 20)

Gaybın Allah tarafından bilindiğini herkes kabul eder bu noktada konu “Allah’tan başkası da bilir mi?” sorusunda düğümlenir. Kur’an’ın buna cevabı tartışmaya yer bırakmayacak kadar nettir:

  • Gizli bilgilerin (gaybın) anahtarları, Allah’ın yanındadır. Onları, O’ndan başkası bilmez. Karada ve denizde olan her şeyi, O bilir. O’nun bilgisi olmadan düşen bir tek yaprak yoktur. Yerin karanlıkları içindeki tek bir tane, yaş veya kuru ne varsa mutlaka apaçık bir kitapta (defterde) yer alır.” (En’am, 59)
  • “De ki: “Göklerde ve yerde gaybı Allah’tan başka kimse bilmez. Onlar ne zaman dirileceklerinin şuuruna varmıyorlar.” (Neml, 65)

Kur’an’ın açık beyanına göre Allah’ın elçileri de asla gaybı bilemezler, bilemedikleri için insanüstü varlıklar değillerdir, kendilerinden musibetleri savamazlar ve zenginleşemezler:

  • “(Nuh dedi ki) Size: ‘Allah’ın hazineleri yanımdadır’ demiyorum. Gizli bilgileri de bilmem. Ben melek olduğumu da söylemiyorum. Hor gördüğünüz kimseler için ‘Allah bunlara iyilik etmez’ de demiyorum. Onların içlerinde olanı en iyi bilen Allah’tır. Bunları desem yanlış yapmış olurum.” (Hud, 31)
  • “(Ey Muhammed) De ki “Ben size Allah’ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gizli bilgileri (gaybı) de bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Bana ne vahyedilirse ben ona uyarım.” De ki “Gören ile görmeyen bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?” (En’am, 50)
  • “De ki “Allah, gerekeni yapmadıkça kendime bile bir fayda sağlamaya veya zarar vermeye gücüm yetmez. Eğer gizli şeyleri (gaybı) bilsem, daha çok malım olurdu, bana bir kötülük de dokunmazdı. Ben, inanıp güvenen bir topluluğu sadece uyarmak ve müjdelemekle görevliyim.” (A’raf, 188)

Allah nebilerinin dışında kimseye gaybdan bilgiler vermez, nebilere verilen gayb bilgisi ise kendilerine indirilen vahiylerle sınırlıdır:

  • “Allah, siz inanıp güvenenleri, bu halde bırakmayacak, temiz olanlarınızı o pisliklerden ayıracaktır. Allah, gizli bilgilerini size açmaz ama (onları bildirmek için) elçilerinden tercih ettiğini seçer. Öyleyse siz, Allah’a ve elçilerine güvenin. Eğer güvenir ve kendinizi de korursanız büyük bir ödülü hak edersiniz.” (Al-i İmran, 179)
  • “Bütün gizli bilgileri (gaybı) bilen O’dur. O, gaybını kimseye açmaz; uygun bulduğu bir elçi olursa başka. Onun da önüne ve arkasına gözcüler diker.” (Cin, 26-27)

Allah’ın elçileri insanların kalplerinden geçenleri ve sonlarının nasıl olacağını bilmez:

  • “Hem çevrenizdeki çöl Araplarından hem Medine halkından ikiyüzlülükte (münafıklıkta) uzmanlaşmış münafıklar vardır. Onları sen bilmezsin, biz biliriz. Onları iki defa azaba uğratacağız. Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir.” (Tevbe, 101)
  • “Bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum.” (Ahkaf, 9)

İlave edelim Yakup (as) yine kendisi gibi nebi olan oğlu Yufus (as)’ın kuyuya atıldığını ve zindanlarda yıllarca kaldığını bilememiş ayrıca onu kuyuya atan oğullarının yalan söylediklerini kalplerinden geçenleri okuyarak tespit edememiştir. İbrahim (as) kendisine gelen melekleri tanıyamamış onlara yemek ikram etmiştir, Meryem validemiz Cebrail (as)’ı tanıyamamış ondan Allah’a sığınmıştır, Ayşe validemize zina iftirası atıldığında onu tezkiye eden ayetler gelene kadar Allah’ın elçisi Muhammed (as) net bir açıklama yapamamıştır.

Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Nübüvvetin hitama ermesiyle mucizeler ve vahiy son bulduğundan hiç kimse gaybı bilme iddiasında bulunamaz. Allah’ın izni ile ya da ondan aldıkları bilgilerle gaybı bildiklerini iddia edenler Allah’a iftira atmış olup, şirk suçunu işlemişlerdir.