17. İSRA SURESİNDEN TÜRKÇE MEALLER VE İLGİLİ AÇIKLAMALAR

   17. İSRA SURESİ  (111): İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla;
   Hz. Peygamberin, bir gece en uzak bir mescide yürütülmesi;
    1. Bir kısım ayetlerini göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketli kıldığı Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah, bütün eksikliklerden uzaktır. O her şeyi dinleyen ve görendir.
   Açıklamalar;
    İsra ve Miraç (17/1):  İsrâ; gerçek bir olaydır, anlamı geceleyin gitmek ya da gece yürüyüşü demektir. Bu olayda, Hz. Peygamberin Mekke’de iken peygamberliğinin 10. yılında ve hicretten 2 yıl önce Mescid-i Haram’dan en uzak mescide yaptığı gece yolculuğu anlatılmaktadır. Kur’an, İsra olayından bahseder ancak hiçbir detay vermez. Ayrıca, ayette geçen “Ayetlerimizi göstermek” konusu hakkında da Kur’an’da başka bir açıklama yoktur.
Mescid-i Aksa (en uzak mescit)’in neresi olduğu, olayın rüya boyutunda mı yoksa bedenen mi yapılmış olduğu da tartışmalıdır. En uzak mescit için iki farklı mekândan söz edilmektedir. Biri o tarihte mevcut olmayan Kudüs’teki Beytü’l-Makdis, diğeri Mekke’ye yaklaşık 30 km uzaklıkta Cirane vadisinde olduğu söylenen müşriklerden kalma bir mescittir.
   Miraç: Yükselmek, yukarı çıkmak demektir. İsra ayrı, miraç ayrı bir olaydır ve birbirinden çok farklı zamanların olaylarıdır. İsra, yerde gece yolculuğu, miraç ise göğe doğru yükseliştir. Necm suresi peygamberliğin 4. yılında, İsra suresi ise 10. yılında inmiştir. İsra olayı, ayetle sabit olan bir olay, İsra’nın akabinde vuku bulmuş gibi gösterilen Miraç ise, sadece rivayetlere dayalı olarak anlatılan bir kurgudur. Kur’an miraçtan hiç bahsetmez.

     Aslında Miraç, Hz. Peygamberin gördüğü rüyaya dayanan ve O’nun öğlen uykusunda (İsra olayından en az 4-5 sene önce) gördüğü rüyanın, Zerdüşlük ve Yahudilikteki göğe yükseliş motiflerinden esinlenilerek ve kapsamının genişletilerek Hz. Peygambere uyarlanmış bir hadisedir. İsra 17/93-94 ayetlerinde, müşrikler O’nun göğe çıkmasını istiyorlar, Kur’an ise çıkmadığını söylüyor. Sahabe bu bilgileri bilmez. Çünkü sahabe zamanında bu olay yaşanmamıştır.
      Mekke dönemi için konu edilen Miraçtan, 5 vakit namaz ve Bakara suresi son ayetlerinin getirildiği anlatılır oysaki bu ayetler Medine döneminde, 5 vakit namazın vakitleri ile ilgili ayetlerde Miraç anlatılarından daha önce inmiştir.                                       M. Okuyan 
      “Buhari’de bulunmayan konu ile ilgili anlatılmakta olan ayrıntılar, Hz. Peygamber dönemlerinden sonraki zamanların ürünüdür. 
Neden, Allah’ın Kur’an’da tanıttığı peygambere razı olmuyoruz?                                                             S. Ateş
     —————————————————————————————————————————————-

    Hz. Musa:
    2. Musa’ya kitabı verdik ve o kitabı İsrailoğullarına rehber kıldık. “Benimle aranıza bir vekil koymayın.” dedik. 3. Ey Nuh ile birlikte (gemide) taşıdıklarımızın soyundan gelenler! Nuh, görevini tam olarak yerine getiren bir kuldu.  

     ——————————————————————————————————————————————–
    İsrailoğulları;
    4. O kitaba, İsrailoğulları için şu kararımızı koyduk: “Yeryüzünde iki kere fesat çıkaracak ve büyüklendikçe büyükleneceksiniz.” 5. Birincisinin vakti gelince savaş gücü yüksek kullarımızı üzerinize saldık, yurtlarınızı didik didik ettiler*. Bu, gerçekleşmiş bir sözdür.
    6. Sonra sizi tekrar, diğerlerine üstün hale getireceğiz, mallar ve evlatlar vereceğiz, askeri açıdan daha güçlü kılacağız. 7. İyi davranırsanız, iyiliği kendinize yapmış olursunuz. Kötü davranırsanız o da kendinize olur. Ama son tehdidin zamanı gelince sizi üzüntüye boğsunlar, o Mescide (Beyt-i Makdis’e) ilk girenler gibi girsinler ve ele geçirdikleri her şeyi yakıp yıksınlar diye (tekrar güçlü kullarımızı üzerinize salacağız).
    8.Belki Rabbiniz size merhamet eder. Ama (eski halinize) dönerseniz biz de (merhametimizden) döneriz. Cehennemi de kâfirler için tıkılıp kalma yeri yaptık.
    Açıklamalar;
    *Kral Yehoyakim zamanında Bâbil Kralı Kudüs’e girerek kralı emri altına almış, pek çok insanla birlikte mabedin değerli eşyalarını da götürmüştür. Üç yıl sonra kralın isyan etmesi üzerine 597’de Kudüs’e ikinci defa giren Babil kralı, bu defa mabedin kalan eşyalarıyla birlikte yeni kralı Bâbil’e götürmüş, onun yerine Tsedekiya’yı kral yapmıştır. On yıl sonra Tsedekiya’nın saltanatında Nebukadnezzar’ın üçüncü defa Kudüs’e yürüyerek şehri kuşatması üzerine korkunç bir açlık baş göstermiş. Nihayet şehir düşmüş mâbed, saray ve genel olarak Kudüs ateşe verilmiş, duvarlar yıkılmış ve halkın bir kısmı sürgün edilmiştir.

     ——————————————————————————————————————————————–
     Kur’ân, en doğru olanı gösterir;
    9. Bu Kur’ân, en doğru olanı gösterir. İyi işler yapan müminlere, büyük bir ödül olduğunu müjdeler.
     ——————————————————————————————————————————————
     O gün insana  “Oku amel defterini!” deriz;
    13. Her insanın uçup gider sandığı amellerini boynuna bağlar, onları kıyamet gününde kendisini karşılayacak açık bir belge halinde önüne çıkarırız. 14. “Oku amel defterini!” deriz. Bugün kendi hesabını görmeye kendin yetersin.

    15. Kim yola gelirse kendisi için gelir, kim de yoldan çıkarsa kendi aleyhine çıkar. Hiçbir günahkar başkasının günahını yüklenmez. Biz bir resul/kitap göndermeden azap etmeyiz. 16. (Günaha dalmış) Bir yeri helak etmek istediğimizde oranın şımarıklarına emirlerimizi ulaştırırız. Onlar tamamen yoldan çıkarlar. Artık helakin şartları oluşur, sonra orayı yerle bir ederiz.       17.Nuh’tan sonra nice nesilleri helak ettik. Kullarının günahlarını ayrıntılarıyla bilen ve gören Rabbin yeter
     —————————————————————————————————————————————–
     Ahireti isteyip, onun için çalışan karşılığını bulur;
    18. Kim sadece dünyayı* isterse, istediğimiz kişiye gerek gördüğümüz kadarını bu dünyada çabucak verir, sonra ona cehennemi alçalmış ve terk edilmiş olarak kalacağı bir yurt yaparız. 19. Kim de ahireti ister ve bir mümin olarak onun için gereği gibi çalışırsa, işte onların çalışması karşılığını bulacaktır. 20. Bunlardan dünyayı isteyene de ahireti isteyene de Rabbinin ikramından veririz. Rabbinin ikramı engellene mez. 21. Onlardan kimini kimine nasıl üstün kıldığımıza bak! Ahiretteki derece farkları daha büyüktür.

    *Helal haram demeden bir an önce ele geçecek şeyler, dünya nimetleridir.
      ——————————————————————————————————————————————-
    Allah’ın emirleri (12 emir);
    22. Allah’ın yanı sıra başka bir ilah oluşturma! Yoksa yerilmiş ve yüzüstü bırakılmış olarak kalırsın.

    23. Rabbin şöyle hükmetmiştir: Ondan başkasına kulluk etmeyin ve ana-babaya iyi davranın!* Onlardan biri ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlarsa onlara “Öf!” deme ve ilgisiz davranma! Onlara, onurlandırıcı sözler söyle! 24. Onlara olan merhametinden dolayı nazik ve yumuşak davran. De ki: “Rabbim! Küçükken onlar beni nasıl büyütüp yetiştirdilerse sen de onlara o şekilde iyilik ve ikramda bulun.” 25. Rabbiniz, içinizde olanı en iyi bilendir. Siz, iyi kimseler olursanız (bilin ki) o, kendisine yönelenleri daima bağışlar.
    26. Akrabaya, yoksula ve yolcuya hakkını ver ama saçıp savurma! 27. Saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan, Rabbine karşı çok nankördür. 28. Rabbinden beklediğin bir ikramın peşinde olduğun için haklarını veremeyecek olursan, onlara teselli edici sözler söyle.
    29. Eli sıkı olma; aşırı derecede eli açık da olma. Yoksa kınanmış ve çaresiz kalmış bir şekilde kalırsın. 30. Rabbin, yaptığı tercih ile bir kişi için rızkı yayar da kısar da. Şüphesiz o, kullarının durumunu ayrıntılarıyla bilen ve her şeyi görendir.

    31. Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onlara da size de biz rızık veriyoruz. Onları öldürmek büyük bir suçtur. 32. Zinaya yaklaşmayın! O çok çirkin bir iştir, ne kötü bir yoldur!
    33. Haklı sebeple olması dışında, Allah’ın dokunulmaz kıldığı cana* kıymayın. Kim haksız yere öldürülürse onun en yakınına yetki vermişizdir. O da katili öldürme işinde aşırıya kaçmasın.
    35. Ölçerken ölçeği tam doldurun ve doğru tartıyla tartın. Böylesi hayırlı olur ve en güzel sonucu verir. 36. Hakkında bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine körü körüne takılma! Çünkü sen dinleme, görme (basiret) ve gönül özelliklerinden dolayı sorumlu tutulacaksın. 37. Yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Sen ne bastığın yeri delebilirsin ne de boyun dağlarınkine ulaşabilir
    38. Bu sayılanların kötü olanları, Rabbin katında hoş karşılanmayan şeylerdir.
    39.Bütün bunlar, Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerden/doğru hükümlerdendir. Allah’ın yanı sıra başka bir ilah oluşturma! Yoksa kınanmış ve kovulmuş olarak cehenneme atılırsın.
    Açıklamalar;
    *Ana babaya iyilik etmek (17/23): Ebeveyne itaat etmek gerekir. Allah’ın emirlerine ters düşen konular haricinde ebeyne itaat etmek  gerekir. Çünkü yaratanın hakkı, ana babanın hakkından üstündür. Kur’an insana, dünya işlerinde anne babasıyla iyi geçinmesini, ahiret işlerinde ise Peygamber’in ve müminlerin yoluna uymasını emrediyor. Kişi elinden geldiği kadar anne-babaya, aile bireylerine yardım etmeli, onlarla iyi geçinmelidir. Her şeye rağmen onlar kendisine haksızlık ediyorlarsa da onları Allah’a havale etmesi gerekir. Bizim bir atasözümüz vardır: “İyiliğe iyilik her yiğidin kârı; kötülüğe iyilik mert yiğidin kârıdır.” 

     İyilik yapmada babadan önce gelen anne içinde durum aynıdır. Allah kişinin, kendisine itaatten sonra ana-babasına iyilik yapmasını emretmiştir. Buna göre önce Allah’ın rızasını kazanmak ve sonra da Ana-babanın rızasını almak gerekir.
     Evladın ana babaya görevleri öldükten sonrada devam eder: Onları hayırla anmak, Dua etmek ve Allah’tan bağışlanmalarını dilemek, Onların temiz hatıralarını devam ettirmek, varsa vasiyetlerini yerine getirmek, dostlarıyla ilişkileri devam ettirip ikramda bulunmak. Akrabalarımız onların vesilesiyle oluşmuştur. Onlara iyi ve güzel davranışlarda bulunmak, kötü davranıştan sakınmak.
     Anne babalarına karşı; hayatta iken ve öldükten sonra görevlerini yerine getiren, sağlıklarında onları memnun edip hayır dualarını alan evlat; dünya ve ahretin en büyük mutluluklarından birini kazanmış olur.                                            
    *Adam öldürmenin meşru olduğu durumlar: Savaş, kısas ve terör suçu işleyenlerden bir kısmına verilen ceza ile sınırlıdır.

    İlgili Ayetler; 2/215, 4/36, 29/8, Lokman 31/14-15, Sebe 34/37,
     “Biz insana, ana babasına iyi davranma görevi yükledik. Anası onu zahmetle taşımış ve zahmetle doğurmuştur. Onu (bir insan olarak) taşımasıyla sütten kesmesi otuz ay sürer. Ne zaman ki güçlü ve kuvvetli haline gelir ve kırk yaşına da erişirse der ki “Ey Rabbim! Fırsat ver de bana ve ana babama verdiğin nimetlere karşılık görevlerimi yerine getireyim. Razı olacağın iyi işler yapayım. Soyumdan gelenleri de benim için iyi evlatlar eyle. Sana tam teslim olanlardanım (Müslümanlardanım)”Ahkaf 46/15
De ki “Gelin, Rabbinizin size neleri haram kıldığını sıralayayım: Hiçbir şeyi Allah ile bir tutmayın, anaya babaya iyilikten geri durmayın, … .İşte bunlar, Allah’ın size yüklediği görevlerdir; belki aklınızı kullanırsınız. En’am 6/151  
 Hadisler: Amellerin en hayırlısı vaktinde kılınan namazdır ve sonrada ana-babaya yapılan iyilik sonrada Allah yolunda savaştır.

     Allah Resulü sahabilerine “Size büyük günahların en büyüklerini bildireyim mi?” diye 3 defa sordu ve buyurdu ki “Bunlar;    Allah’a ortak koşmak, ana-babaya karşı gelmek, haksız yere adam öldürmek ve yalan söylemektir”.
     Allah Resulü çok öfkeli bir şekilde 3 defa “yazıklar olsun o kimseye” dediğinde sahabiler “kimdir o” diye sorduklarında buyuruyor ki “Ana-babası ya da onlardan biri yanlarında ihtiyarladıkları halde cennete giremeyip cehennemi boylayanlardır”.
     “Allah’ın rızası babanın rızasında, gazabı da babanın gazabındadır.”
     ——————————————————————————————————————————————
    Allah’a yalan söz isnat etmek;

    40. Rabbiniz, oğulları size ayırdı da kendisi meleklerden kızlar mı edindi? Siz gerçekten büyük laflar ediyorsunuz. 41. Bu Kur’ân’da anlatımı değişik şekillerde yaptık ki akıllarında tutmaları gereken doğru bir bilgi (zikir) edinsinler. Ama bu onların sadece uzaklaşmalarını artırır.
     ——————————————————————————————————————————————–
    Müşriklerin Kur’an’a tepkileri;    
    42. De ki: “Söyledikleri gibi Allah’ın yanı sıra başka ilahlar olsaydı onlar, Arş’ın sahibini alt etmenin bir yolunu ararlardı.”          43. O, bunların söylediklerinden tamamen uzaktır, yüceler yücesidir.” 44. Yedi gök, yeryüzü ve bunların içindeki her şey Allah’a boyun eğer. Her şeyi güzel yapmasına karşılık ona boyun* eğmeyen tek varlık yoktur onların boyun eğişlerini kavrayamazsınız. Allah fırsat tanır ve çok bağışlar.
    45. Kur’ân okuduğunda, seninle ahirete inanmayanlar arasına (sanki) görünmez bir perde çekmiş oluruz.
    46. (Sanki)*2 Kur’an’ı anlamasınlar diye kalplerinin üstüne örtüler ve kulaklarına tıkaçlar yerleştirmişiz. Kur’ân’da Rabbini tek olarak andığın zaman da bunalarak sırtlarını dönerler. 47. Onların seni dinlerken ne maksatla dinlediklerini ve o zalimlerin, aralarındaki gizli konuşmalarında şöyle dediklerini biliyoruz: “Tabi olduğunuz büyülenmiş bir adamdan başkası değildir!”
48
. Baksana, seninle ilgili nasıl benzetmeler yapıyorlar! Onlar bu şekilde sapıttılar, artık doğru yola gelemezler. 49. Şunu da dediler: “Kemikler haline gelmiş ve un ufak olmuşken mi? Biz gerçekten yeni bir yaratılışla diriltilecek miyiz?” 50. De ki: “İster taş olun, ister demir! 51. Veya zihninizde büyük olan bir mahluk (yine de diriltileceksiniz)!” “Bize kim yeniden hayat verecek?”* diyecekler. De ki: “Sizi en başta yaratan.” Sana başlarını sallayarak “Peki ne zaman?” diyecekler. De ki: “Belki çok yakında olabilir!”  52. Sizi çağıracağı gün “Allah’ım ne mükemmel yaptın!” diye karşılık verecek ve dünyada pek az kaldığınızı zannedeceksiniz.
Açıklamalar;                                                                                         
    *Boyun eğme zorunlu veya gönüllü olur. İmtihana tabi tutulan insanlar ve cinler, hayatlarını devam ettirmek için Allah’ın koyduğu kurallara uymak zorundadır. İmtihana tabi konularda emir ve yasaklara uyup uymamaları tercihlerine bırakılmıştır.

    *“Sanki” edatı yazılmazsa bazı insanlar, Allah’ın kafirlere, tövbe kapısını kapattığını ve özgürce karar almalarını engellediğini sanacaklardır (4/18). Oysa tövbe edildiği yani yanlıştan dönüldüğü takdirde (2/160) affedilmeyecek bir günah yoktur (39/35).
    *Ayetleri görmezlikte direnenler, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini gereği gibi kullanmaz; gerçekleri görmek, duymak ve anlamak istemezler (41/5).
     ——————————————————————————————————————————————-
    Biz, nebilerin kimini kiminden üstün kıldık;
     53. Kullarıma deki sözün en güzelini söylesinler. Çünkü Şeytan aralarını bozar. Şeytan insan için açık bir düşmandır. 54. Rabbiniz sizi en iyi bilendir. İkramına uygun görürse ikram eder, azabını hak etmiş görürse sizi azaba uğratır. Seni onlara vekil olasın diye göndermedik.
    55. Rabbin göklerde ve yerde kimlerin* olduğunu da en iyi bilendir. Biz, nebilerin kimini kiminden üstün kıldık; Davud’a da bir zebûr (kitap) verdik.

      *Göklerde ve yerde insanların göremediği akıllı varlıklar olarak cinler ve melekler vardır.
    ———————————————————————————————————————————————-
     Biz mucizeleri sadece korkutmak için göndeririz;
    56. De ki: “Allah ile aranıza girdiğini iddia ettiğiniz kimseleri çağırın bakalım! Onlar sizin tek bir sıkıntınızı bile giderme gücüne sahip değildirler, onu başka tarafa da çeviremezler.” 57. Kaldı ki yardıma çağırdıklarının her biri bir vesilenin* peşindedirler. Onun ikramını umar ve azabından korkarlar. Rabbinin azabı korkulup kaçınılacak bir azaptır. 58. Kıyamet gününden önce yok etmeyeceğimiz ya da çetin bir şekilde cezalandırmayacağımız tek bir yerleşim yeri yoktur. Bunlar, Kitapta yazılıdır.
    59. (Müşriklerin senden istediği) mucizeleri göndermekten bizi alıkoyan tek şey, öncekilerin onlar karşısında yalana sarılmalarıdır. Semûd’a, gerçeği gösteren mucize olarak bir dişi deve vermiştik ama ona karşı yanlış yapmışlardı. Biz mucizeleri sadece korkutmak için göndeririz.  
     *Vesile, kulu Allah’a yaklaştıran iman ve salih amellerdir.
    ——————————————————————————————————————————————-
    Hz. Peygambere hitap;
    60. Bir gün sana: “Rabbin insanları çepeçevre kuşatmıştır” demiştik. Sana gösterdiğimiz o şeyi ise insanlar için sadece imtihan sebebi kıldık. Kur’ân’daki lanetli (zakkum) ağacı da öyle. Biz onları korkutuyoruz ama bu, onlardaki büyük azgınlığı artırmaktan başka bir işe yaramıyor.  

      ——————————————————————————————————————————————
    Allah’ın nimetleri;
    66. İkram olarak verdiklerini arayasınız diye denizde gemileri sizin için yürüten Rabbinizdir. O, size karşı pek merhametlidir.      68. Karada bir yerdeyken de Allah sizi yere batırabilir ya da üzerinize taş toprak savuran bir kasırga gönderebilir. Sonra kendinize bir vekil de bulamazsınız. Bunlara karşı güvende misiniz?
    70. Âdemoğullarını çok değerli kıldık; onları karada ve denizde taşıdık; temiz rızıklar verdik. Onları, yarattıklarımızın birçoğundan da üstün kıldık*(meleklerin bir çoğundan).                                                      A. Bayındır
     *İnsanların, meleklerin birçoğundan üstünlüğüne işaret eder.                                                                                 

    ———————————————————————————————————————————————–
    Kim dünyada körlük ederse ahirette de kör olur;
    71. Her insan topluluğunu önderiyle birlikte çağıracağımız gün, kime amel defteri sağından verilirse, onlar defterlerini okurlar, kıl kadar haksızlık görmezler.72. Kim burada körlük ederse* ahirette de kör olur. O, yolunu iyice şaşırmıştır.     
     *Kör, kendisini ayetlere kapatıp, görmezlikten gelerek dünyada doğru yolu göremeyendir.
    ——————————————————————————————————————————————-

     Hz. Peygambere hitap;
    73. Az kalsın, sana vahyettiğimizden başkasını bize mal etmen için, seni ondan uzaklaştırıp başını yakacaklardı. O zaman seni kesinlikle dost edinirlerdi. 74. Eğer duruşunu sağlamlaştırmasaydık, neredeyse onlara azıcık meyledecektin. 75. O zaman sana, hayatında azabı iki kat, ölümünde de azabı iki kat tattırırdık. Sonra bize karşı sana yardım edecek birini de bulamazdın. 76. Seni o topraktan çıkarmak amacıyla neredeyse yerinden edecekler. Bunu yaparlarsa, onlar da senin ardından orada fazla kalamazlar.       77. Senden önce gönderdiğimiz elçilere uyguladığımız sünnet budur. Bizim sünnetimizde bir değişme bulamazsın.
     ———————————————————————————————————————————————-
     Namaz vakitleri:
     78. Namazı, güneşin tepe noktasını geçmesinden gecenin karanlığının bastırmasına kadar düzgün ve sürekli kıl! Bir de doğu ufku boyunca dağılmış ışıkların bir araya toplandığı vakitte kıl! Doğu ufku boyunca dağılmış ışıkların bir araya toplanması gözle görülür.

    Açıklamalar;
    Namaz vakitleri (17/78): “Gündüzün iki bölümünde ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde namazı tam ve düzgün kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, bilgisini kullananların akıllarında tutmaları gereken doğru bilgidir”. Hud 11/114
    Mekke’de risaletin ilk yıllarında dua formunda kılınan namaz, sonraları akşam sabah ikişer rekat halinde kılınmış, risaletin 5. yılından itibaren de rükulu secdeli bir ibadet formu kazanmış ve müminlerin yaşamında emir olarak yer almıştır. Yukarıda yazılı 2 ayet indikten sonra da bir günde kılınacak namazlar, günümüzde kılındığı gibi günün 5 ayrı vaktinde kılınmaya başlanmıştır.

     Hud 11/114. ayette geçen “Gündüzün iki bölümünde” ifadesi gündüzün iki tarafında kılınacak 2 vakit namazı (öğle ve ikindi namazlarını), “gecenin gündüze yakın vakitlerinde”çoğul şeklinde geçen (Arapçada çoğul en az 3 sayısını ifade eder) ifade de gece saatlerinde kılınacak 3 vakit namazı (akşam, yatsı ve sabah namazlarını) bildirmektedir.
     İsra 17/78. ayetinde geçen; “güneşin tepe noktasını geçmesini müteakip” ifadesi gündüz kılınacak ilk namazın (Öğle namazının) başlama vaktini, “Gecenin karanlığının bastırmasına kadar” ifadesi de sabah namazı hariç diğer namazlardan günün en son kılınacak namazının (yatsı namazının) son vaktini bildirmektedir. Ayette sabah namazının vakti 17/78 de bildirilmektedir.
    Namaz ile ilgili diğer ayetler;
   (Ey Muhammed!) İçlerinde olur da namazı seninle birlikte kılsınlar diye sen tam kılarsan, bir kısmı seninle namaza dursun ama silahlarını kuşanmış olsunlar…..Nisa 4/102.  O (bir rekatlık) namazı kılarken Allah’ı ayakta, oturur halde ve yanlarınız üzerinde anın. Güvene kavuştuğunuzda ise namazı tam kılın. Çünkü namaz, müminlere, vakitle sınırlı olarak farz kılınmıştır Nisa 4/103.     

Ayetlere göre 5 vakit namazın vakitleri;                                                                                                         
    Öğlen: Ayette geçen “güneşin batı tarafına yönelmesi”, gündüz kılınacak ilk namazın (öğlen namazının) başlama vaktidir.

    İkindi: Öğlen ve ikindi namazları vakti için Allah Resulü buyuruyor ki “Cismin gölgesi kendi boyu kadar olduğunda öğlen namazını, gölgesi kendi boyunun 1,5 katı olduğunda da ikindi namazını kıl”.
     İkindi namazının son vakti güneşin batmasından öncesidir. Öğlen ve akşam namazlarının son vakitleri ile ikindi ve yatsı namazlarının ilk vakitleri için Kur’an da açıklama yoktur. Açıklama Cibril hadisindedir.

     Akşam: Güneşin batmasıyla gece başlar ve bu vakitte gecenin ilk namazı (Akşam namazı) kılınır. Akşam namazının ilk vakti, güneşin batmasıyla başlar ve yıldızların ortaya çıkmasına yani güneşin, ufkun 18° altına inmesine kadar devam eder.
Hz. Peygamber buyuruyor ki “Acele edin de akşam namazını yıldız doğmadan kılın”. Ufukta siyah kızıl ve beyaz ışık kuşakları üst üste kümeleşince akşam namazının sonuna gelinmiş olur. Şafak kaybolunca akşam namazının vakti biter. Şafak, güneşin batmasından yatsı vaktine kadar devam eden kızıllığa denir.
     Yatsı: Ufukta kızıl kuşak dağılmaya başlayınca yatsı olur. Gecenin 2. namazı olan yatsı namazının son vakti, “gece karanlığının bastırmasına kadardır”.  Bu sırada, karanlık artmış ve yıldızlar kümeleşmeye başlamış olur. Ufuk tamamen kararır da en küçük yıldızlar bile gözükürse yatsı vakti sona erer. 
    Sabah: Ayete göre “Kızıl ışıkların toplaştığı an” sabah namazının ilk vakti, “güneşin doğumundan 30 dakika öncesi” sabah namazının son vaktidir. Sabah namazı vaktinde, çevredeki cisimler net olarak görülebildiği gibi en parlak yıldızlar da görülebilir. Sabah namazının ilk vakti aynı zamanda oruca başlama vaktidir.
İslam aleminde bugün hala 19. asırdan beri devam eden yanlış bir uygulamayla, ufukta bu ışıklardan hiçbiri görülmeden imsak en az 50 dakika önce başlatılmakta ve sabah namazı vaktinden önce kılınmaktadır.                                                                                           A. Bayındır  
     Cibril hadisi:
     Hz. Cebrail namaz vakitlerini Kabe de Hz. Peygambere iki gün süreyle imamlık yaparak 4 vakit namazı ilk ve son vakitlerinde, akşam namazını ise hep aynı vakitte kıldırmış ve göstermiş ve “Ey Muhammed! Bu, senden evvelki nebilerin namaz vakitleridir ve vakit bu iki vaktin arasıdır” demiştir. Hz. Peygamberde bunları ashabına öğretmiştir.

     Nebimiz buyuruyor ki;Cibrîl, Kabe’nin yanında bana iki kere imamlık yaptı. Öğleyi, gölge ayakkabı bağı kadarken, ikindiyi de her şeyin gölgesi kendi kadarken, akşam namazını, güneşin battığı ve oruçlunun iftar ettiği zamanda, yatsıyı, ufuktaki kızıllık (şafak) kaybolunca kıldırdı. Sabah namazını kızıllığın parıldadığı, oruçluya yiyeceğin haram olduğu sırada kıldırdı.
     İkincisinde öğleyi, her şeyin gölgesi kendisi kadar olunca yani dünkü ikindi vaktinde kıldırdı. İkindiyi, her şeyin gölgesi kendisinin iki katı olunca kıldırdı. Akşamı, önceki vaktinde, yatsıyı gecenin üçte biri geçmekte iken, sabahı, yeryüzü ağarınca kıldırdı. Sonra dedi ki, “Ya Muhammed, bu senden önceki nebilerin ibadet vaktidir. İbadet vakti bu iki vaktin arasıdır. ”      
     Nafile namaz vakitleri: Allah Resulü camide, farz olan miktar kadar namazı kılıp gidiyor, nafile namazları ise evinde kılıyor. İşi gücü olan sahabiler de onun gibi yapıyorlar. Nafile namazların vakitleri 20/130, 50/39-40, 30/17-18 ayetlerinde yazılıdır.
    ———————————————————————————————————————————————————————
    Gece namazı:

     79. Sana özel ek görev olarak gecenin bir kısmında namaz kılmak için uykudan kalk. Belki Rabbin seni çok övülen bir yere (Medine’ye ve daha nice güzel yerlere) gönderir.
    Açıklamalar;
    Gece namazı (Teheccüd, vitir, teravih) (17/79):  *Yatsı namazından sonra uyuyup sabah namazı vaktinin girmesinden önceki bir vakitte kalkarak kılınan gece namazına “teheccüd namazı” denir. Ayete göre teheccüd namazı, Hz. Muhammed’e farzdır. Diğer mü’minler de bu namazı kılmaya teşvik edilmişlerdir. Nebimiz buyuruyor ki “Gece namazını kılın; çünkü bu sizden önceki sâlih kulların devam ettiği, Allah’a yaklaşmaya vesile olan, günahları da örten ve engelleyen bir ibadettir”.  “Uyumak ve uyanmak” anlamına gelen teheccüd sözcüğü “gece uyanıp namaz kılmak” veya “ gece namazı” anlamındadır.

     Dilimizde bu sözcük farz namaz dışında, geceyi ihya için 2-12 rekat arasında kılınan namazların tümünü ifade eder. Allah resulü buyuruyor ki: “Vitir haktır. Beş rekat ile kılmak isteyen kılsın. Üç rekat ile kılmak isteyen kılsın, tek rekat ile kılmak isteyen yine kılsın.” Allah Resulü bu namazı, gece uyanarak ve 2 rekatta bir selam vererek kılardı, sonunda 1 rekat daha kılardı.
     Biz onu “Allah rızası için namaz kılmaya” diye niyet ederek kılıyoruz.  Hz. Âişe şöyle diyor ki:                         
Allah Resulü geceleyin kalkıp ayakları şişinceye kadar namaz kılardı.Yâ Resûlallah! Senin geçmiş ve gelecek bütün hataların bağışlandığı halde niye böyle kendini yoruyorsun”, dediğimde buyurdu ki: Allah’a şükreden bir kul olmayayım mı?”
     Nebinin sağlığında, Hz. Ebu Bekr’in ve Hz. Ömer’in halifelik döneminin ilk yıllarında teravih namazı adı altında mescitte cemaatle 20 rekat namaz kılınmamıştır. Hz. Ömer daha sonraları mescitte böyle bir namazın cemaatle kılınmasına izin vermiştir. Ancak kendisinin bu namazı mescitte kıldığına dair rivayet yoktur.
      Nafile namazlarla ilgili ayetler:  Onlar, sabırlı davranan, özü sözü doğru olan, gönülden kulluk eden, mallarından hayra harcayan ve seher vakitlerinde kalkıp bağışlanma dileyen kimselerdir. 3/17
    Rahmanın kulları, yeryüzünde alçak gönüllülükle yürüyen kimselerdir. Kendine hakim olamayanlar onlara sataşınca Size esenlik ve güvenlik dileriz (Selamun aleykum)” derler. Gecelerini Rablerine secde ve kıyamla geçirirler. 25/63-64
“Ayetlerimize sadece, kendilerine anlatıldığı zaman secde edenler ve her şeyi güzel yapmasına karşılık Sahiplerine kulluk edenler inanırlar. Onlar büyüklük de taslamazlar. Bunların vücutları yataklarından uzak kalır…. 32/15-16                                                                  

   Rivayetler: “Farzlardan sonra en faziletli namaz, gece namazıdır, Mü’minin değeri teheccüd namazındadır”.
     “Gece seherde kılınan iki rekât namaz, dünya ve içindekilerden daha kıymetlidir”. Allah, Hz. Musa’ya “Benim için ibadet et!” buyurunca, Hz. Musa, “Ya Rabbi, sana ne zaman ibadet edeyim ki makbul olsun?” Allah buyuruyor ki “Gece namaz kıl!”
     Peygamberin üstün özellikleri ile ilgili ayetler: 17/79                                                                                              

     Seni elçi olarak göndermemiz çağdaşların için bir ikramdır 21/107, Bu Nebi, müminler için kendi canlarından önce gelir; eşleri de onların anneleridir. 33/6,  Şüphesiz Allah ve melekleri peygambere salât ediyorlar. Ey inananlar, siz de ona salât ve selam edin! (33/56),       Allah bunu, önceki ve sonraki günahlarını bağışlamak, sana olan iyiliklerini tamamlamak ve seni doğru bir yola yöneltmek için yaptı. 48/2  Senin için tükenmek bilmeyen bir ödül var. Çünkü sen üstün bir dine bağlısın. 68/3-4
     Sana çok şey verdik. Öyleyse namazı Rabbin için kıl, kurbanı da O’nun için kes. 108.1-2

      ——————————————————————————————————————————————————————–

    “Ruh Rabbimin emrindendir”;
     80. De ki: “Rabbim! Girdiğim yere dürüstçe girmemi, çıktığım yerden dürüstçe çıkmamı lütfeyle. Bana kendi katından yardımcı bir güç ver.” 82. İnanıp güvenenler için şifa ve ikram olan Kur’an’ı indiriyoruz.

    83. İnsana nimet verdiğimizde yüz çevirir ve yan çizer. Başına bir kötülük gelince de umutsuzluğa kapılır.
    84. De ki: “Herkes girdiği yola uygun işler yapar*. Kimin yolunun doğru olduğunu Rabbiniz bilir.”
    85. Sana ruhu soruyorlar. De ki: “Ruh Rabbimin emrindendir.” O bilgiden size az bir şey verilmiştir.
      *Herkesin bir hedefi vardır, o ona yönelir. Siz iyiliklerde yarışın. (Bakara 2/148)
     Açıklamalar;
    *Ruh, İsra 17/85): Ruh, Kur’an’ı Kerim de 20 yerde geçer ve kapsamlı bilgiler verilir. Kur’an’da ruh daha çok; Cebrail, vahiy, Kitap ve Ruhundan üfleme anlamlarında kullanılmıştır. Allah’ın emri olan ruhun bir kısmı Allah’ın indirdiği kitaplardır.
     Ruh, Allah’tan gelen bilgidir (17/85). O bilgi, Allah’ın Hz. İsa’ya, anasının rahminde iken (21/9) öğrettiği kitap bilgisi ve konuşmadır (3/48,19/30-33). Böylece o ve annesi, insanlar için birer mucize olmuşlardır (19/21, 23/50).  Tahrim 66/12
      Bir bilgisayarı oluşturan parçalar bedenimiz, çalışmak için ihtiyaç duyduğu elektrik enerjisi de canımız gibidir. Bu aşamaya kadar bilgisayarı diğer elektrikli aletlerden belirgin şekilde ayıran bir şey olmadığı gibi, beden ve candan ibaret insanı da hayvanlardan ayıran belirgin bir özellik yoktur. Bedene canlılığını veren candır. Can vücudun elektiriği gibidir. Vücudun hayatta kalmasını sağlar. Ölüm sonrası vücut canlılığını kaybeder ve toprak olur ama ruh baki kalır. İnsan hem can hem de ruh taşır.

     İnsan ruh-beden-can üçlüsünün oluşumudur. İnsanda can, döllenmeden itibaren var olan bir husustur. Cenin, canlıdır. Ruh verildiğinde canlılık mevcuttur. Ruhun verilmesi canlıya kişilik kazandırır. Zaman bedeni yıpratır, fakat ruh zamanın yıpratıcılığından etkilenmez. Kişinin iyi işleri, ibadetleri ruhu güzelleştirir, kuvvetlendirir ve olgunlaştırır. Kötü ameller ise aksi tesir yapar. Her insanda iki nefis vardır; birincisi bedeni, ikincisi ruhudur. Ruh ve nefis tek bir şeydir. Bir ayet şöyledir:
    Ey içi rahat olan kişi! Sen de Rabbine dön! Sen razı, Rabbin razı! İyi kullarıma katıl ve Cennet’ime gir! Fecr 89/27
Bizim ruh dediğimiz şey, Kur’an’da ‘nefs’ olarak geçer. Kur’an’a göre beden ve ruh ayırımı da yoktur. Ruh da dâhil olmak üzere insanın tamamına nefs denir. “Her nefis ölümü tadıcıdır.” Ankebut 29/57                                                       
    Bedenin ruh ile ilk eşleşmesi ana rahminde olur. Bilgisayara yüklenen ve bir işletim sistemi olan yazılımın ona kattığı farklılık gibi, ruh da bizi diğer canlılardan farklı kılar. Ruh, bedenle birlikte gelişir, olgunlaşır ve insana kişilik kazandırır. Ana rahminde döllenmiş yumurtadan yaratılan bedene ruhun üflenmesi, bütün organların tamamlanmasından sonra olur. Böylece insan, dinleyebilen, basiret ve gönül sahibi olan farklı bir canlı türü haline gelir.
    Diğer bir ifade ile de ruh üflenmesi ile insana akıl, irade ve vicdan özellikleri kazandırılmış olur. İnsana karar verdiren mekanizma ruhtur. Ruh, vücudu ev gibi kullanır. Uykuya dalınca gider, uyanınca gelir.

      Meleğin alacağı, can değil ruhtur. Allah ölüm esnasında ruhları alır. Ölümüne hükmettiğinin ruhunu tutar, uykuda olanınkini ise eceline kadar saklar. İnsan uyurken canlılığı devam etmesine rağmen ruhu vücudunda değildir. Uyuyanın ruhu vücuduna dönerken, ölen kişinin ruhu geri dönemez.  Ölümden sonra beden çürüyecek ve ruh beden ilişkisi kıyamete kadar kesilecektir.
     Ölen vücut, yıkılan ev gibidir, tekrar dirilmedikçe ruh oraya dönemez. Bozulmamış ruh; Allah ile ilişkisine ortak koşmamış ruhtur. Ölümle birlikte vücudu terk eden ruh, ahirette yeniden yaratılan yeni bedene girince kişi kendini, hiç olmadığı kadar dinç hisseder ve tatlı bir uykuya geçtiği sırada uyandırıldığını sanarak tepki gösterir. Daha yeni uyuklamış ve uyanmış gibi olur. Kabirlerinden Rablerine doğru koşup giderler. “Bize ne oldu! Uyuklamış olduğumuz yerden bizi kim kaldırdı?” derler. Ayetlere göre ilk ölen ile en son ölen insanın zaman algısı aynıdır. İmam GazaliKişi; bedeni kadar değil, ruhu kadar insandır”.    .                          
     Ruh ile ilgili ayetler;
    “Allah, kendi emrinden olan o ruhu meleklerle kullarından seçtiği kimseye indirir ve der ki, “İnsanları uyarın; benden başka ilah yoktur. Öyleyse benden çekinin.” (Nahl 16/2),

    “Sana ruhu soruyorlar. De ki: “Ruh Rabbimin emrindendir.” O bilgiden size az bir şey verilmiştir. İsra 17/85
    “Sonra (organlarını tamamlamış) dengesini kurmuş ve ona ruhundan üflemiş*; (böylece) size dinleme, ileri görüşlü olma (basiret) yeteneği ve gönüller vermiştir. (Bu yetenekleri) Ne kadar az değerlendiriyorsunuz! Secde 32/9       
     “Allah ölüm esnasında ruhları alır, ölmeyenlerinkini de uykuda alır. Ölümüne hükmettiğini tuta…Zümer 39/42
     ———————————————————————————————————————————————–
 Kur’an:
     86. İsteseydik sana vahyettiğimizi geri alırdık da bize karşı seni koruyacak bir vekil bulamazdın. 87. Geri alınmaması sadece Rabbinin ikramıdır. Onun sana olan lütfu büyüktür. 88. De ki: “Bu Kur’an’ın dengini getirmek için insanlar ve cinler bir araya gelseler bir dengini getiremezler. Hepsi birbirlerine destek olsalar bile yapamazlar*.” 89. Bu Kur’an’da insanlar için her örneği değişik şekillerde verdik. Ama insanların çoğu, ayetleri gizleme dışında her şeye direnç gösterir.

     *Allah’ın tehdidi (İsra 17/88):  “Yoksa, «onu (Kur’ân’ı) kendisi uydurdu» mu diyorlar? De ki: Eğer doğru iseniz Allah’tan başka çağırabildiklerinizi (yardıma) çağırın da siz de onun gibi uydurulmuş on sûre getirin!” (Hûd, 11/13)  .
     Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız, haydi onun sûrelerinden birine (herhangi bir yönden) benzer bir sûre getirin, eğer iddiânızda doğru iseniz Allah’tan gayri şâhitlerinizi de çağırın!” (Bakara 2/23)                                                            
    ——————————————————————————————————————————————–

     Müşriklerin tepkileri;
     90. Dediler ki: “Bize yerden bir pınar fışkırtıncaya kadar sana asla inanmayacağız! 91. Yahut hurması ve üzümü olan bir bahçen olmalı, onların arasından da nehirler fışkırtıp akıtmalısın! 92. Ya da iddia ettiğin gibi gökyüzünü üstümüze parça parça düşürmelisin veya Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmelisin!
    93. Yahut altından yapılmış bir evin olmalı veya gökyüzüne çıkmalısın. Oradan bize okuyacağımız bir kitap indirmedikçe çıktığına da asla inanmayacağız!” De ki: Ben elçi olan bir beşerden* başka neyim ki!”
    94. Kendilerine doğru yolu gösteren kitap gelince insanları ona inanmaktan alıkoyan sadece şu sözleridir: “Allah, elçi olarak bir beşeri mi görevlendirir!” 95. De ki: “Yeryüzünde yerleşip dolaşanlar melekler olsaydı, o zaman onlara gökten elçi olarak elbette bir melek indirirdik.” 96. De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. Şüphesiz o, kullarının durumunu ayrıntılarıyla bilen ve her şeyi görendir.”         
    97. Allah’ın, doğru yolda olduğunu onayladığı kişi hidayete ermiş olur. Yoldan saptığını onayladığı kişiler için Allah ile aralarına girecek hiçbir dost bulamazsın. Onları dirilip kalkış günü yüzüstü, kör, dilsiz ve sağırlar olarak toplarız. Kalacakları yer cehennemdir; ne zaman ateşi sakinleşse, onlar için alevi artırırız.
    98. Ayetlerimizi görmezlikte direnmelerine ve “Kemikler haline gelmiş, un ufak olmuşken mi, biz gerçekten yeni bir yaratılışla ayağa mı kaldırılacağız!” demelerine karşılık, cezaları budur.
    99. Bunlar hiç düşünmediler mi ki gökleri ve yeri yaratan Allah’ın, onların dengini yaratmaya da gücü yeter. Hem onlar için, geleceğinde şüphe olmayan bir ecel de belirlemiştir. Yanlışlar içindeki bu kimseler (zalimler), ayetleri gizleme dışında her şeye direnç gösterirler.

    100. De ki: “Rabbimin iyilik ve ikramda bulunduğu hazinelere siz sahip olsaydınız, kesinlikle harcamaktan korkar, elinizde tutardınız.” İnsan çok cimridir.
    Açıklamalar;
   *Peygamberin beşer olması (17/93): Kur’an, sureti insan olan canlıya “beşer” diyor. Ona; ruh üfleyip akıl, irade ve vicdan verdikten sonra da “Adem” diyor.  Beşer, Ademin ruh üflenmesinden önceki halidir. Melekler beşere değil, ruha secde etmişlerdir.  Muhammed Allah’ın elçisidir fakat unutulmamalıdır ki O, aynı zamanda Allah’ın kuludur. Kelime-i şehadetin yarısında “Ben tanıklık ederim ki Muhammed Allah’ın kulu ve resulüdür” denmektedir.

     Peygamber sultanlığı değil, kulluğu seçmiştir. Yani, Muhammed Allah’ın elçisidir ama O, aynı zamanda bütün insanlar gibi aynı biyolojik ihtiyaçları olan bir insandır. İnsanda olabilecek şeylerin O’nda bulunması peygamberliği için bir noksanlık değildir. Yanılarak beş rekât kıldırdığı bir namazı hatırlatanlara:
     “Bende bir beşerim, sizin gibi hatırlar, sizin gibi unuturum”, kendisine aşırı tazim gösterenlere deSiz beni, hakkım olan derecenin üzerine yükseltmeyiniz! Yüce Allah, beni rasûl edinmeden önce kul edinmişti diye ikazda bulunmuştur.    
      O da ebedi değildi, yaşadı ve öldü. O da diğer insanlar gibi, diğer peygamberler gibi Allah’ın takdir ettiği gün dirilecek ve o da herkes gibi Rabbinin huzurunda hesap verecektir (Elbette elçilere de soracağız: 7/6).                                                   
     ——————————————————————————————————————————————
     Hz. Musa ve mucizeleri;
     101. Musa’ya apaçık dokuz mucize* verdik. Musa geldiğinde neler olduğunu İsrailoğullarına sor. Firavun ona: “Ey Musa!            Ben gerçekten senin büyülenmiş olduğunu düşünüyorum!” demişti.102. Musa dedi ki: “Artık sen de iyi biliyorsun ki bunları birer gösterge olarak indirmiş olan göklerin ve yerin Rabbinden başkası değildir. Ey Firavun! Ben de gerçekten senin sonunun geldiğini düşünüyorum.” 103. Bunun üzerine Firavun onları topraklarından söküp atmak istedi. Biz de onu ve beraberindekileri suda boğduk.104. Bu olaydan sonra İsrailoğullarına dedik ki: “O topraklarda siz oturun. Saat gelince sizi bir araya getireceğiz.”
     *9 mucize: Asa, ışık yayan ve parlayan sağ eli, sihirbazların sihirlerinin bozulması, kıtlık, tufan, çekirge afeti, buğday güvesi afeti, kurbağa afeti.
    ——————————————————————————————————————————————–
    Kur’an:
    105. Biz Kur’an’ı gerçekleri içerir bir şekilde indirdik; o, gerçeği getirdi. Seni sadece müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. 106. Biz onu, kur’ânlar* şeklinde ayırdık ki onu (anlam kümelerini) bekleyerek insanlara öğretesin*. Onu parça parça indirdik.107. De ki: “Siz Kur’an’a ister inanın, ister inanmayın. Ondan önce kendilerine bu konuda bilgi verilmiş olanlar, Kur’ân onlara bağlantılarıyla okunduğu zaman, yüzüstü secdeye kapanırlar.” 108. Derler ki: “Rabbimiz eksikliklerden uzaktır; Rabbimi zin verdiği söz mutlaka yerine gelir.” 109. Ağlayarak yüzüstü kapanırlar. Bu onların saygısını artırır.
     *Kur’ân kelimesinin anlamı İsra (17/106);                                                                                                                        
     Kur’ân, âyetler kümesi demektir ve Kur’ân kelimesi, son Kitabın isimlerinden biridir. Kitaptaki hükümlere ulaşmayı sağlayan ayet kümeleri anlamına gelir.  Kur’an’ı Kerim Arapça kur’anlardan oluşur. Bir konuyu anlatan muhkem bir ayet ile onu açıklayan müteşabih ayetler o konuya ait ayetler kümesini yani kur’an’ı oluşturur. (3/7, 39/23).
     Kur’an, toplama ve birleştirmedir, bütün sureleri toplayıp bir araya getirmektedir. Arapçada Kur’ân kelimesinin çoğulu yoktur.  Allah  Resulü zamanında, bir ayet inince onu açıklayan ayetin inmesi bekleniyordu. “Böylece onu, Arapça kur’ânlar halinde indirdik…. Vahiy tamamlanmadan o kur’ânlar ile hüküm vermekte acele etme; “Rabbim ilmimi artır” de.” (20/113-114). Bu nedenle Nebimiz, bazı sorulara hemen cevap vermemiş, ayet kümesinin tamamlanmasını beklemiştir.
     ——————————————————————————————————————————————-
     Allah’ın nitelikleri;
    110. De ki: “İster Allah diye dua edin, ister Rahman diye, hangisiyle dua ederseniz edin, (bilin ki) en güzel isimler/özellikler Allah’a aittir”. Namazında sesini ne çok yükselt ne de iyice kıs; ikisinin arasında bir yol tut (Gündüz, gece namazlarda ses seviyesi. (7/205)’te bildirilmiştir.).
     111. De ki: “Her şeyi mükemmel yapmak Allah’ın özelliğidir. O, çocuk edinmemiştir. Hakimiyette ortağı yoktur. İhtiyaçtan dolayı velisi yoktur. Tekbir getirerek ona gereği gibi saygıda bulun!”
————————————————————————————————————————————————