20. TA-HA SURESİNDEN TÜRKÇE MEALLER VE İLGİLİ AÇIKLAMALAR

    20. TA-HA SURESİ (135): İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla;
    Kur’an:
     1. Tâ-Hâ!1 Bu Kur’an’ı sana, sıkıntıya girmen için indirmedik. 3. Sadece, bizden çekinene doğru bilgi2 veresin diye indirdik. 4. (Kur’an,) Yeri ve yüce gökleri yaratan tarafından indirilmiştir.
    Açıklamalar 1;
    (1) Bu harflere huruf-u mukattaa (birbiri ile bağlantısı kesilmiş harfler) denir. Bunların Nebîmize sorulmamış olması, bilinen bir anlamının olduğunu gösterir. Bunlarla ilgili sorular, İslam’ın Arap yarımadası dışına yayılmasından sonra başlamıştır. Bu harflerle başlayan 29 sureden 25 inde Kur’an’a, 4’ünde de önemli bir konuya vurgu yapılıyor olmasından onların dikkatleri toplama görevi yaptığı anlaşılır.

    (2)  Kur’an, bütün insanlar için doğru bilgidir ama o bilgiden, sadece yanlışlardan sakınanlar yararlanırlar
    Ta-Ha suresi, Hz. Ömer’e Müslüman olmadan önce okunan, O’nun da etkilenip Müslüman olmasına vesile olan suredir.   Bugün kim diyebilir ki İslam aleminde müminler, mutlu bir yaşam içindedirler. Sebep, Kur’an’dan uzaklaşıp farklı bir dinin mensubu haline gelmiş olunmasıdır.
———————————————————————————————————————————————–
    Allah’ın nitelikleri;
    5. Rahman (İyiliği sonsuz) olan Allah, Arş’ın1 (yönetimin) başındadır. 6. Göklerde, yerde, ikisinin arasında ve toprağın altında ne varsa hepsi onundur. 7. Sözünü açıktan söylesen de (söylemesen de) Allah sırları da en gizlisini de bilir. 8. Allah, kendisinden başka ilah olmayandır. En güzel özellikler (isimler) onundur.

      (1) Kur’an, Arap halkının diliyle inmiştir (14/4). Arşa istiva ise “yönetimin başına geçme” demektir ve kâinatın yönetiminin, Allah’ın elinde olduğunu ifade eder.
———————————————————————————————————————————————
    Hz. Musa’nın Rabbi ile konuşması;
    9. Musa’nın haberi sana ulaştı değil mi! 10. (Tur Dağının eteklerinde) Bir ateş görmüştü de ailesine şöyle demişti: “Durun! Ben bir ateş fark ettim. Belki ondan size bir kor getiririm ya da ateşin yanında yol gösterecek birini bulurum.” 11. Oraya varınca şöyle seslenildi: “Ey Musa! 12. Ben senin Rabbinim (Sahibinim). Ayakkabılarını çıkar! Çünkü sen, tertemiz (mukaddes) Tuva vadisindesin. 13. Ben seni seçtim. Öyleyse sana vahyedilecek şeyleri dinle! 14. Ben Allah’ım, benden başka ilah yoktur. Bana kulluk et ve beni zikir için namazı düzgün ve sürekli kıl!”

15. “O saat (mezardan kalkış saati), herkesin gösterdiği gayretin karşılığını görmesi için mutlaka gelecektir. Neredeyse onu saklı tutacaktım. 16. Ona inanmayan ve arzusuna uyan kişi sakın seni ondan (kıyamet saatine inanmaktan) engellemesin yoksa yıkılıp gidersin”.
17.  (Allah dedi ki:)
Sağ elindeki nedir, ey Musa?” 18. “O, değneğimdir.” dedi. “Ona dayanır, onunla koyun ve keçilerime yaprak silkelerim; başka işlerime de yarar.” 19. Allah, “Onu yere at, Musa!” dedi.      20. O da hemen attı. Bir de ne görsün! Değnek bir yılan olmuş, hızla hareket ediyor! 21. Allah, “Al onu, korkma! Onu ilk haline çevireceğiz.” dedi. 22. “Şimdi de elini koynuna sok. Bir başka mucize olarak, elin lekesiz, bembeyaz bir şekilde çıksın. 23. Bunlar, en büyük mucizelerimizden bazısını sana gösterelim diyedir.

24. Haydi, Firavun’a git; o taşkınlık etti!” 25. Musa dedi ki: “Rabbim! İçimi ferahlat, 26. İşimi kolaylaştır, 27. Dilimdeki düğümü çöz. 28. Çöz de sözlerimi iyi anlasınlar. 29. Ailemden birini de bana yardımcı eyle. 30. Kardeşim Harun’u. 31. Onunla gücümü artır. 32. Onu görevime ortak et. 33. Böylece sana daha çok ibadet edelim. 34. Seni çokça zikredelim. 35. Sen bizi elbette daima görmektesin.” 36. Allah dedi ki: “Musa! İstediklerin verildi. 37. Sana bir iyilik daha yapmıştık: 38. Bir gün annene şunları vahyetmiştik1: 39.  “Musa’yı şu sandığa koy da suya (Nil nehrine) bırak, nehir onu kıyıya atsın, benim ve onun düşmanı olan biri onu alsın.” Seni sevimli bir çocuk kıldım ki gözümün önünde yetiştirilesin. 40. Kız kardeşin de orada dolaşıyordu, (seni alanlara) şöyle demişti: “Buna bakacak birini size göstereyim mi?” Böylece seni tekrar annene kavuşturduk ki mutlu olsun, artık üzülmesin. (Bir gün) birini öldürmüştün de seni o tasadan da kurtarmıştık. Seni, çeşitli sıkıntılarla imtihan etmiştik. Yıllarca Medyen halkı arasında kalmıştın. Sonra bir plan dâhilinde buraya geldin, ey Musa!
      Açıklamalar 1;
    (1)
 (Kasas28/7) Ayetteki vahiy, Allah’ın insanlarla konuşma yollarından biri olan ilhamdır (42/51). İlham, muhatapları için kesinlik taşımaz. Başkaları için bağlayıcı da değildir. Mûsâ (a.s.)’ın annesinin yaşadığı tereddütler bunu göstermektedir. Kendisine gelen ilham ile çocuğunu suya bırakan anne, sonra yaptığının doğru olup olmadığı hususunda şüpheler yaşamıştır. Çocuğu suya bırakmakla ilgili ilhamın doğruluğunu çocuk kendisine döndükten sonra anlamıştır.

      ——————————————————————————————————————————————————————–
    Hz. Musa ve Firavun;
   41. Seni kendim için yetiştirdim. 42. Sen ve kardeşin, mucizelerimle gidin. Benim zikrim1 konusunda gevşeklik etmeyin. 43. Haydi Firavun’a gidin; taşkınlık etti. 44. Ona yumuşak bir dille hitap edin. Belki aklını başına alır veya çekinir.” 45. Dediler ki: “Rabbimiz! Bize kötü davranmasından veya taşkınlık etmesinden korkuyoruz.” 46. (Allah,) “Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim; sizi duyarım ve görürüm” dedi. 47. Haydi ona gidin de şöyle deyin: “Biz Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını bizimle gönder, onlara azab etme! Sana Rabbinden mucize de getirdik. Hidayete uyana selam olsun! 48. Bize şu vahyedildi: Azap, yalana sarılan ve (doğrulara) sırt çevirenleredir.

49. “Siz ikinizin Rabbi kim Ey Musa?” dedi. 50. Musa: “Bizim Rabbimiz her varlığa kendine has bir yapı veren, sonra da doğru yolu gösterendir.” dedi. 51. Firavun dedi ki: “Peki, ya önceki nesillerin hali ne olacak?” 52. Musa “Onların bilgisi Rabbimin katında bir kitaptadır. Benim Rabbim ne yanlış yapar ne de unutur.” dedi. 53. (Rabbimiz) Yeryüzünü sizin için bir beşik2 yapan, orada size yollar açan, gökten su indiren ve onunla erkekli dişili, çeşit çeşit bitkiler çıkarandır. 54. Onlardan yiyin, en’am cinsi hayvanlarınızı otlatın. Yanlışlardan engelleyen bir akla sahip olanlar için ayetler (göstergeler) vardır.”
55. Sizi topraktan yarattık, ona iade edeceğiz ve bir kere daha sizi topraktan çıkaracağız.
    Açıklamalar 1;
    (1) Hz. Musa, Harun’u kendine yardımcı yaparsa çokça zikir konusunda Allah’a söz vermişti. Allah burada onun verdiği sözü hatırlattı (20/33-34).

    (2) Dünyanın beşik olması, iki yana eğilmesini gerektirir. Eğilme şekline göre güneş ışınları, yılın bir bölümünde dünyanın (ekvatorun) kuzey tarafına, bir bölümünde de güney tarafına daha dik gelir.
———————————————————————————————————————————————–
     Hz. Musa ve Firavun: Büyücülerin imanı;
    56. (Musa’nin getirdiği) mucizelerimizin tümünü Firavun’a gösterdik ama o yalana sarıldı ve direndi. 57. Dedi ki: “Musa! Sihrinle bizi yurdumuzdan çıkarmak için mi geldin? 58. Biz de sana, seninki gibi bir sihir getireceğiz. Şimdi aramızda, uygun bir yerde, senin de bizim de karşı çıkmayacağımız bir buluşma zamanı belirle.” 59. Musa dedi ki: “Buluşma zamanımız, süslenme günü, insanların toplanacağı kuşluk vakti olsun.”  60. Firavun döndü, oyun kuranlarını (sihirbazlarını) topladı ve (buluşma yerine) geldi.

61. Musa onlara dedi ki: “Yazık size! Sakın bir yalanı Allah’a mâl etmeyin; yoksa Allah, azabı ile kökünüzü kazır. Allah’a iftira edenlerin hayalleri boşa çıkar.” 65. (Sihirbazlar:) “Musa! (Değneğini) Sen mi atarsın, yoksa ilk atan biz mi olalım?” dediler. 66. Musa dedi ki: “Yok, siz atın!” O da ne! Sihirlerinden dolayı ipleri ve değnekleri Musa’ya, koşuyor gibi göründü. 67. Musa birden, içinde bir korku hissetti. 68. Ona, “Korkma, üstün gelecek olan sensin!” dedik.69. Sağ elindeki değneği at da yaptıklarını yalayıp yutsun! Onların yaptıkları sadece bir sihirbaz oyunudur. Bu sihirbazlar ne yaparlarsa yapsınlar, hedefe ulaşamazlar.”
70. (Yaptıklarının yutulduğunu gören) Sihirbazlar bir anda kendilerini secdede buldular.Bizler Harun’un ve Musa’nın Rabbine inandık.” dediler. 71. Firavun: “Ben izin vermeden Musa’ya inandınız, öyle mi! Demek ki size sihri öğreten büyüğünüz oymuş. Öyleyse ben de ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve sizi hurma ağaçlarına asacağım. Hangimizin azabının daha güçlü ve daha kalıcı olduğunu kesinlikle öğreneceksiniz.”
72. Dediler ki “Seni, ne bize gelen bu apaçık mucizelere ne de bizi yaratana tercih ederiz. Elinden geleni yap. Sen yapacağını sadece bu dünya hayatında yapabilirsin. 73. Biz Rabbimize inanıp güvendik ki hatalarımızı ve yapmaya zorladığın bu sihirden dolayı bizi bağışlasın. Allah’ın vereceği, daha iyi ve daha kalıcıdır.”
74. Rabbinin huzuruna suçlu olarak gelenin yeri cehennemdir. Orada ne ölür ne de yaşar. 75. Onun huzuruna, iyi işler yapmış bir mümin olarak gelenlere ise yüksek dereceler vardır. 76. Yani içinden ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Orada ölümsüz olacaklardır. İşte kendini arındırıp geliştirenlerin alacakları karşılık budur.
77. Musa’ya şöyle vahyettik: “Kullarımla birlikte geceleyin yola çık. Onlara denizin içinde kuru bir yol aç. Bunların seni yakalamalarından korkma ve kendini sıkıntıya sokma.” 78. (Musa yola çıkınca) Firavun, ordularıyla birlikte peşlerine düştü. Sonra deniz üstlerine kapanıp onları içine aldı. 79. Firavun halkını yoldan çıkarmış, doğru yolu göstermemişti.
———————————————————————————————————————————————–
    Verilen rızıkların temiz ve helal olanlarından yiyin;                                                 
    80. Ey İsrailoğulları! Böylece sizi düşmanınızdan kurtarmış, Tur’un (Sina dağının) sağ yanında sizinle sözleşmiş, üzerinize men (ekmek) ile bıldırcın indirmiştik. 81. Size verdiğimiz rızıkların temiz ve helal olanlarından yiyin ama taşkınlık etmeyin. Yoksa gazabımı (öfkemi) hak edersiniz. Kim gazabımı hak ederse yıkılıp gider.  82. Ben, dönüş yapan (tevbe eden), inanıp güvenen ve iyi iş yapan aynı zamanda doğru yola girmiş olanı elbette bağışlarım.
     ———————————————————————————————————————————————————————
    Hz. Musa’nın Allah ile konuşmak için Tur dağına gitmesi;
    83.(Allah Tur’da /Sina dağında Musa’ya şöyle dedi:) “Ey Musa! Seni halkından ayırıp vaktinden önce buraya getiren neydi?” 84. “Onlar benim yolumdalar. Rabbim! Sen hoşnut olasın diye huzuruna erken geldim.” dedi. 85. Allah dedi ki: “Ama senden sonra halkını ağır bir imtihana soktuk. Samiri onları yoldan çıkardı.” 86. Musa öfkeli ve üzüntülü bir şekilde halkına döndü. Dedi ki: “Ey halkım! Rabbiniz size güzel bir söz vermedi mi? O sözün üzerinden çok mu zaman geçti? Yoksa Rabbinizin öfkesinin üzerinize çökmesini istediniz de onun için mi bana verdiğiniz sözden döndünüz.

87. Dediler ki “Sana verdiğimiz sözden kendiliğimizden caymadık. Firavun halkının süslerinden bize yükler yüklendi; biz onları (ateşe) attık1. Samiri de aynı şekilde attı.” 88. Sonra Samiri (ateşten) onlara böğürebilen bir buzağı heykeli çıkarmıştı. Bunun üzerine şöyle demişlerdi: “Bu sizin ilahınızdır. Musa’nın da ilahıdır ama o, onu unuttu.” 89. Tek bir sözle olsun, kendilerine karşılık veremediğini görmüyorlar mıydı? Onun onlara ne faydası olabilirdi ne de zararı.
90. Başlangıçta Harun şöyle demişti: “Ey halkım! Siz bununla sadece imtihandan geçiriliyorsunuz. Sizin Rabbiniz, O Rahman’dır. Siz bana uyun ve benim emrime girin.” 91. Onlar ise “Musa dönüp gelene kadar ondan ayrılmayacağız” demişlerdi.  92. Musa dedi ki “Harun! Bunların sapıttığını gördüğünde seni engelleyen ne oldu? 93. Neden bana uymadın? Emrime karşı mı geldin?” 94. Harun dedi ki “Anamın oğlu! Saçımdan sakalımdan tutma. Ben senin ‘İsrailoğullarını böldün; sözümü de dinlemedin’ demenden korktum.” 95. Musa, Samiri’ye dönerek: “Senin derdin ne?” dedi.
96. Samiri dedi ki “Ben onların göremediklerini görmüş, senin yoluna sıkı sıkıya bağlanmıştım. Ama onu daha sonra hayatımdan çıkardım; hepsi bu. Canım böyle istedi.”
97. Musa: “Öyleyse def ol!” dedi. “Yaşadığın sürece senin cezan ‘Bana dokunmayın!’ demendir. Senin için kaçamayacağın bir gün de var. Yanından ayrılamadığın ilahını gör şimdi. Onu ateşte eritecek sonra da toz halinde denize serpeceğiz.” 98. Sizin ilahınız sadece Allah’tır; ondan başka ilah yoktur. Bilgisi her şeyi kuşatmıştır.
    Açıklamalar 1;

    (1) İsrailoğulları Mısır’dan çıkarken, Allah onlara, Mısırlı komşularından altın ve gümüş süslerini (eşyalarını) istemelerini emretmiştir. Mısırlılar, İsrailoğullarından ve onlar yüzünden başlarına gelen afetlerden kurtulmak için bunları vermiş, İsrailoğulları da yanlarında bu ziynetlerle yola çıkmıştır.
      —————————————————————————————————————————————–

     Sura üflendiği gün… günahkârları gözleri görmez bir halde toplayacağız;
    99. Sana katımızdan bir zikir (kitap) vererek eskilerin haberlerinden böyle bölümler aktarıyoruz. 100. Bu zikirden yüz çevirenler, kıyamet (mezardan kalkış) günü ağır bir günah yüklenecek, 101. o yükün altında ölümsüzleşeceklerdir. Kıyamet günündeki yükleri ne kötüdür! 102. (Bunlar) Sura üflendiği gün olacaktır. O gün suçluları gözleri donuklaşmış bir halde toplayacağız. 103. Aralarında,Dünyada sadece on gün kaldınız.” diye sessiz sessiz konuşurlar. 104. Kendilerince görüşü en isabetli olanı “Sadece bir gün kaldınız” derken, onların ne konuşacaklarını en iyi biz biliriz.  
     —————————————————————————————————————————————-

    Kıyamet günü ve şefaat;
    105. Sana dağları soruyorlar. De ki: “Rabbim onları un ufak edip savuracak. 106. Yerlerini de bomboş ve dümdüz bırakacak. 107. Orada herhangi bir çukur da bir tümsek de göremeyeceksin!”             108. O gün, kendilerini çağırana hiçbir tarafa sapmadan uyacaklar. Sesler Rahman için kısılmış olacak, fısıltıdan başka bir şey duyamayacaksın. 109. O gün şefaat1, Rahman’ın onay verdiği ve lehine söz söylenmesine razı olduğu kişilerden başkasına fayda sağlamaz. 110. Allah, önlerinde olan ve arkalarında kalan ne varsa hepsini bilir. Ama onlar bilgileriyle Allah’ı kavrayamazlar. 111. Bütün başlar, daima diri ve sürekli işinin başında olan Allah için saygıyla eğilmiş, yanlışları yüklenenlerin hayalleri ise boşa çıkmıştır. 112. İnanıp güvenerek iyi işler yapan, kendine haksızlık edilmesinden de hakkının yenmesinden de korkmaz. 113. Böylece bunu (Kur’an’ı), Arapça kur’ânlar (ayet kümeleri) halinde indirdik. Tehditleri de onun içinde, değişik biçimlerde anlattık ki yanlışlardan sakınsınlar ya da Kur’an onlar için bir bilgi oluştursun.

    Açıklamalar 1;
    (1) Allah’tan başkasının şefaat yetkisi olmadığı için (6/51, 32/4, 39/43-44) şefaati ancak onun yetki vereceği kişiler yapabilirler. Ahirette kimileri doğrudan cennete gideceklerdir. Bunlar, büyük günah işlemedikleri (4/31, 53/31-32)) veya sevapları günahlarından fazla olduğu için cehennemin hışırtısını dahi duymayacaklardır. Bilerek şirk günahı işlemediği halde (3/105-106, 4/115-116) günahı sevabından fazla olanlar ise cehennemde cezalarını çektikten sonra (101/8-11) cennete gireceklerdir (19/68-72). Allah’ın şefaatten yararlanma hakkı verdikleri, yüzleri ak olanlardır 19/87). Onlara kimin şefaat edeceğini de Allah belirleyecektir (20/109) Bunlar, şefaatten sonra cennete girecekler ve oradaki yakınlarının yanlarına yerleştirileceklerdir 52/21)

——————————————————————————————————————————————–
    Hz. Peygambere hitap: Vahiy tamamlanmadan hüküm verme;
    114. Gerçek hükümdar olan Allah pek yücedir. Kur’an’ın (ilgili ayet kümelerinin) sana vahyedilmesi tamamlanmadan (hüküm vermekte) acele etme. De ki: “Rabbim ilmimi artır!”
     ——————————————————————————————————————————————————————
    Adem’in Şeytan’ın sözüne kanması;
   115. Daha önce Âdem’e bir emir vermiştik ama onu aklından çıkardı. Onda bir kararlılık görmedik. 116. Bir gün meleklere “Âdem’e secde edin (onun karşısında saygıyla eğilin!)1” dedik; İblis hariç hemen secde ettiler ama İblis direndi. 117. Dedik ki: “Ey Âdem! Bu sana da eşine de düşmandır. Sakın sizi bu bahçeden çıkarmasın yoksa sıkıntıya girersin. 118. Burada ne açlık çekersin ne de çıplak kalırsın. 119. Burada susuzluk çekmez, güneş altında da kalmazsın.” 120. Sonra Şeytan ona fısıldadı. “Bak Âdem! Sana ölümsüzlük ağacını ve yıpranmayacak bir saltanatı göstereyim mi?” dedi.

121. İkisi de o ağaçtan yediler, bunun üzerine bedenleri kendilerine göründü. Bahçenin yapraklarını üst üste koyup örtünmeye başladılar. Âdem, Rabbine isyan etti ve yanlış kurgulara kapıldı. 122. Sonra Rabbi onu seçti, tövbesini (dönüşünü) kabul etti ve doğru yolu gösterdi. 123. (Allah, Âdem ile Havvâ’ya) dedi ki: “İkiniz birlikte o bahçeden inin. Her biriniz diğerine düşmandır!2 Tarafımdan bir rehber (Kitap) gelir de kim rehberime uyarsa ne yanlış yola girer ne de mutsuz olur.” 124. Kim de zikrimden (Kitabımdan yüz çevirirse sıkıntılı bir hayatı olur. Onu kıyamet (mezardan kalkış) günü mahşer yerine kör olarak getiririz.”
      Açıklamalar 1;
    (1)  Secde, eğilme ve boyun eğmedir. Güneş, Ay, gezegenler ve yıldızlar gibi gök cisimlerinin birbiri ile olan eğimleri secde olduğu (22/18) gibi gölgenin uzayıp kısalması da secdedir. Namazda yapılan secde, yere yapışmaya benzer şekildedir (4/103).
    (2) Arapçada çoğul en az üçü ifade ettiğinden buradaki üçüncü varlık İblis’tir. Şeytan insana muhaliftir. (64/14)
————————————————————————————————————————————————
    Bu dünyada Allah’ın ayetlerini unutan, mahşer yerine kör olarak götürülür;
    125. “Rabbim, beni mahşer yerine neden kör olarak getirdin? Halbuki ben gören biriydim” der. 126. Allah der ki: “Öyle ama ayetlerimiz sana geldi, sen de onları unuttun (aklından çıkardın. Bugün de sen, aynı şekilde unutulacaksın.” 127. Aşırı giden ve Rabbinin ayetlerine güvenmeyenleri işte böyle cezalandırırız. Şüphesiz ki ahiretteki azap en çetin ve en kalıcı olandır.

    ——————————————————————————————————————————————
    Önceki nesilleri etkisizleştirmiş olmamız, örnek olarak onlara yetmedi mi?
    128. Kendilerinden önce nice nesilleri yok etmiş olmamız, onları yola getirmedi mi? Üstelik bunlar, onların yaşadığı yerlerde dolaşmaktadır. Yanlışlardan engelleyen bir akla sahip olanlar için bunda ayetler (göstergeler) vardır. 129. Rabbin tarafından evvelce verilmiş bir söz1 ve belirlenmiş bir ecel olmasaydı gereken mutlaka yapılırdı.

(1) Allah, yaptıkları yanlışlardan dolayı insanları hemen cezaya çarptırsaydı yeryüzünde kimseyi canlı bırakmazdı. Ama Allah, onlara belirlenmiş ecellerine kadar süre tanır.
     ——————————————————————————————————————————————–
    Günlük namaz vakitleri:
     130. Onların söylediklerine sabret (duruşunu bozma). Güneşin doğmasından önce de batmasından önce de her şeyi güzel yapmasına karşılık Rabbine ibadet et1. Gece saatlerinde ve gündüzün bölümlerinde de ibadet et ki memnun kalasın.

     Açıkamalar 1;
     (1) Farz namazların vakitlerini gösteren 11/114 ve 17/78 ayetlerinde “Namazı kıl” ifadeleri kullanılır. Farz ve nafile namazların vakitlerini birlikte gösteren (17-18, 50/39-40, 52/48-49, 76/26) ayetlerde ise “tesbih et” ifadesi kullanılır. Türkçede “tesbih etme” fiili, belli sözlerin tekrarı olarak söylendiğinden, bu söz yerine “ibadet et” fiili kullanılmıştır.
     (2) Güneşin doğmasından önce akşam, yatsı ve sabah namazları, batmasından önce de öğle ve ikindi namazları kılınır.
    ———————————————————————————————————————————————————————–
     Ailene namazı emret, sen de namaza devam et;

131. İmtihan edelim diye, onlardan bazı kesimleri yararlandırdığımız dünya hayatının süslerine gözünü dikme. Rabbinin verdiği rızık daha hayırlı ve kalıcıdır. 132. Ailene namazı emret, sen de onu sebatla kıl1. Senden bir rızık istemeyiz, sana rızık veren biziz. Mutlu son, kendini yanlışlardan koruyan içindir.
    (1) Burada verilen emir, Allah’ın verdiği görevleri, onun rızası için sürekli yapmaktır. Her Müslüman’ın hiç aksatmadan yapması gereken tek ibadet namaz olduğu için ona da salat denmiştir.
     ——————————————————————————————————————————————

     Kur’an! Önceki kitaplarda olanların açık belgesi;
133. Dediler ki: “Bize Rabbinden bir mucize getirseydi ya?” Önceki kitaplarda olanların açık belgesi (Kur’an) onlara gelmedi mi? 134. Kur’an gelmeden önce onları bir azap ile yok etseydik, derlerdi ki: “Rabbimiz! Böyle rezil hale düşüp sürünmeden önce keşke bize bir elçi gönderseydin de senin ayetlerine uysaydık.” 135. De ki: “Herkes beklemektedir, siz de bekleyin. Yolu düzgün olanların kimler olduğunu, kimlerin doğru yola geldiğini yakında öğreneceksiniz.”
———————————————————————————————————————————————-